Bedir Seferinden Bir Ders

Hadisleri

Sahâbiler, Allâh’a ve Resûlü’ne  muhabbette öyle zirveleşti ki, bütün varlığını O’nun yolunda fedâ etmeyi canına minnet bildi. Bunun en müşahhas misallerinden biri Bedir Seferi öncesinde yaşandı.

Bedir Gazvesi öncesinde Allâh Resûlü, ashâbının fikrini öğrenmek istedi. O zaman Mikdâd bin Esved (r.a.) ayağa kalkarak şu konuşmayı yaptı:

“–Yâ Resûlallâh! Ne ile emrolunduysan onu yap, biz Sen’inle beraberiz. Allâh’a yemin ederim ki, biz Sana İsrâîloğulları’nın Mûsâ’ya (a.s.) dediği gibi demeyiz. Onlar Mûsâ’ya: “...Sen ve Rabbin gidin savaşın. Biz burada oturacağız.” (el-Mâide, 24) demişlerdi. Sen’i hak Peygamber olarak gönderen Allâh’a yemin ederim ki, şâyet Sen bizi Birkü’l-Gımâd’a kadar yürütsen, Sen’inle birlikte olduktan sonra daha fazla güçlüğe bile katlanırız. Sen’in sağında, solunda, önünde ve ardında düşman ile sonuna kadar çarpışmaya her an hazırız!..” (Buhârî, Meğâzî 4, Tefsîr 5/4; Vâkıdî, I, 48)

Hazret-i Mikdâd’ın ardından Sa’d bin Muâz (r.a.) ayağa kalktı:

“–Ey Allâh’ın Resûlü! Bizler Sana inandık, Sen’i tasdîk ettik. Getirdiğin Kur’ân ve Sünnet’in hak olduğuna şehâdet ettik. Bu yolda her sözünü dinlemek ve itaat etmek üzere Sana kesin söz de verdik!

Yâ Resûlallâh! Nasıl dilersen öyle yap! Sen’i hak Peygamber olarak gönderen Allâh’a yemin ederim ki, Sen bize şu denizi gösterip içine dalsan, Sen’inle birlikte biz de dalarız, içimizden hiç kimse de geri kalmaz! Senin yarın bizi düşmanımızla karşı karşıya getirmenden de hoşnutsuzluk duymayız. Savaşta sabır ve sebat göstermek, düşmanla karşılaşınca da sadâkatten ayrılmamak, bizim şiârımızdır. Umulur ki Allâh, Sana bizden, gözünü aydın edecek şeyler gösterecektir! Haydi yâ Resûlallâh, yürüt bizi Allâh’ın bereketine doğru!” dedi.

PEYGAMBERİMİZİN BEDİR DUÂSI

Bu sadâkat ve teslîmiyet dolu sözler üzerine Allâh Resûlü’nün mübârek sîmâları tebessümle doldu, hayır duâ ederek şöyle buyurdu:

“–Öyleyse, haydi Allâh’ın bereketiyle yürüyünüz! Size müjdeler olsun ki, Allâh iki tâifeden gayr-i muayyen olan birini va’detti. Vallâhi ben, sanki Kureyşlilerin harp sahasında yıkılacakları yerleri şu anda görüyor gibiyim...” (Müslim, Cihâd, 83; Vâkıdî, I, 48-49; İbn-i Hişâm, II, 253-254)

Ashâb-ı Kirâm bu sözleriyle, Allâh’a ve Resûlü’ne olan muhabbet ve itaatlerini ne güzel tescil etmişlerdir.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Faziletler Medeniyeti 1, Erkam Yayınları