Bakara Suresinin 216. Ayeti Ne Anlatıyor?

KUR’ÂNIMIZ

Bakara suresinin 216. ayetinde ne anlatılıyor? Kutsal değerler için fedakârlığın farz olduğunu bildiren ayet-i kerime, Bakara suresinin 216. ayetinin meali ve tefsiri...

Ayet-i kerimede buyrulur:

كُتِبَ عَلَيْكُمُ الْقِتَالُ وَهُوَ كُرْهٌ لَكُمْۚ وَعَسٰٓى اَنْ تَكْرَهُوا شَيْـًٔا وَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْۚ وَعَسٰٓى اَنْ تُحِبُّوا شَيْـًٔا وَهُوَ شَرٌّ لَكُمْۜ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ وَاَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ۟

Size zor geldiği hâlde savaş üzerinize farz kılındı. Hakkınızda hayırlı olduğu hâlde bir şeyden hoşlanmamış olabilirsiniz. Sizin için kötü olduğu hâlde bir şeyden hoşlanmış da olabilirsiniz. Yalnız Allah bilir, siz ise bilemezsiniz. (Bakara, 2/216)

KUTSAL DEĞERLER UĞRUNDA FEDAKÂRLIK

Bilgi

Savaş yapmak normal şartlarda insana zor ve ağır gelir. Çünkü savaş esnasında insan hayatını tehlikeye atmakta, aile ve çevresinden uzak düşmekte, birçok sıkıntılara katlanmaktadır. Ancak insanın uğrunda mücadele etmesi gereken din ve vatan gibi yüce değerler saldırı altında olduğunda ve bu saldırıları başka türlü önleme imkânı kalmadığında savaş kaçınılmaz bir durum olarak ortaya çıkmaktadır.

Ayet böyle durumlarda ne kadar ağır gelirse gelsin gevşeklik göstermememiz gerektiğini, şer gibi gördüğümüz şeylerde hayır olabileceğini bildirmektedir.

Mesaj

Savaşın zorunlu hâle geldiği durumlarda mümine düşen görev, sabretmek ve mücadele etmektir.

Bazen şer ve kötü gibi gözüken şeyler aslında iyi, iyi zannedilen şeyler de kötü olabilir.

Kelime Dağarcığı

Kıtâl: Savaş.

Şer: Kötü, zararlı.

Kaynak: Diyanet, Kur'an-ı Kerim'den Serlevha Ayetler

TEFSİR

  1. Hoşunuza gitmese de savaş size farz kılındı. Hoşlanmadığınız bir şey sizin için hayırlı olabilir. Hoşlandığınız bir şey de sizin için kötü olabilir. Gerçeği Allah bilir, siz bilemezsiniz.

İslâmî bir hayat düzeni tesis edebilmek, tesis edilen bu hayatı koruyup idâme ettirebilmek, dinin korunmasını zaruri gördüğü canı, malı, aklı, nesli ve namusu koruyabilmek için mü’minlerin üzerine savaş farz kılınmıştır. Âlimlerimizin çoğunluğuna göre savaş, farz-ı kifâyedir. Müslümanlardan bir kısmının bunu yerine getirmesiyle diğerleri üzerinden mesuliyet düşer. Ancak hiç kimse bu farzı yerine getirmezse bütün Müslümanlar sorumlu olur.

Savaş, tabiatı itibariyle zor, meşakkatli ve sıkıntılı bir iştir. Mal ve can için tehlikelerle doludur. Savaşan insanlar hayatlarını tehlikeye atar, vatanlarından ayrılır, bir takım eziyetlere katlanır ve dünya zevklerinden mahrum olurlar. Savaşan ülkeler ictimâî, iktisadî, siyasî ve coğrafî açıdan sarsılmalar, bozulmalar ve krizlere maruz kalırlar. Bu sebeple kimse ondan hoşlanmaz. Fakat zaruri hale geldiğinde yapılması kaçınılmaz olan savaşların, bu zorluklar yanında, fert ve toplum hayatında sağladığı pek çok faydası da bulunmaktadır. Bu açıdan âyet-i kerîmenin devamında, bir mânada savaşın farz kılınma gerekçesini açıklamak üzere: “Hoşlanmadığınız bir şey sizin için hayırlı olabilir. Hoşlandığınız bir şey de sizin için kötü olabilir. Gerçeği Allah bilir, siz bilemezsiniz” (Bakara 2/216) buyrulur.

Şâir, âdetâ bu âyetin tefsiri sadedinde ne güzel söyler:

“Çok hayr olur kim çekilirsin geri andan

Her tab‘ına hoş gelmeyeni şer mi sanırsın.” [1] (Münîb, Hoca Mustafa)

Meselâ insan nefsi, yapılmasında bir takım zorluklar bulunan emirlerden, bunlar arasında savaştan ve savaşmaktan hoşlanmaz. Halbuki bunlar yerine getirildiği takdirde büyük hayırlara vesile olacaktır. Savaşta iki güzel neticeden birisi mutlaka gerçekleşecektir: Ya Allah’ın rızâsıyla beraber zafer ve ganimet elde edilecek; ya da şehâdet rütbesine erilerek cennet kazanılacaktır. Yine nefis yasaklanan şeyleri yapmayı, savaşmayıp rahat içinde oturmayı, yiyip içip keyfince yaşamayı ister. Halbuki bunlar, neticesi itibariyle kötü bir durumdur. Çünkü cihada çıkmamak ve savaşmamak, Allah’ın yardımının kesilmesine, düşmanların İslâm’a ve Müslümanlara saldırmasına, zillet ve aşağılığa mahkum olmaya, büyük bir mükâfatın kaybedilmesine ve ilâhî cezanın gerçekleşmesine sebeptir. Bunun ise iyi bir şey değil tam aksine çok kötü bir durum olduğunda şüphe yoktur. Dolayısıyla bizim dinimiz, dünyamız ve âhiretimiz için neyin hayırlı neyin zararlı olduğunu biz değil, ancak Cenab-ı Hak bilir. Buna göre bir şeyin yapılmasını veya yapılmamasını emir buyurur. O halde hoşa gitsin veya gitmesin, sevindirsin veya üzsün kullara düşen Allah’ın emir buyurduğu her şeyi gönül hoşluğuyla karşılamaktır.

Dipnot:

[1] Hayr: İyilik, güzellik. Tab‘ına: Gönlüne, nefsine. Şer: Kötü, zararlı.,

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri, kuranvemeali.com