Ateşe Dalıp Yanmayan Allah Dostu

İHSAN

Yaşanan bir yangında ateşin içine dalıp yanmayan bir Allah (c.c) dostu ve ateşin yakmamasının sırrı...

Bağdat’ta bir yangın çıkmış, bir üstâdın iki oğlu ateş içinde kalmıştı. Feryâd ü figândan başka bir şey yapmaya kimsenin gücü yetmiyordu. O sırada oradan geçmekte olan Nûrî Hazretleri, hâdiseyi görünce hemen büyük bir şefkat ve merhametle ateşin içine daldı. Herkesin hayretli bakışları arasında ateş, sanki ona gülistân oluverdi ve Hazret-i Pîr, çocukları alevlerin ortasından hiçbir şey olmadan Cenâb-ı Hakk’ın izniyle çıkardı.

Bu durum üzerine çocukların babası son derece sevindi ve Nûrî Hazretleri’nin önüne bir kese altın koydu. Hazret-i Pîr, birden kaşlarını çattı ve şöyle dedi:

“–Eğer ben şu yaptığım yardımı Allah için değil de, bir ücret karşılığında yapmış olsaydım, senin oğullarını ateşin içinden kurtaramazdım!”

ATEŞE GİRİP YANMAMANIN SIRRI NEDİR?

Zîrâ ateşe girebilmek, ancak Allâh’a Halîl olan Hazret-i İbrâhim’in hâli ile hâllenmekle, yâni İbrâhimlikle mümkündür. Çünkü Hazret-i İbrâhim -aleyhisselâm-’ın ateşten korkup çekinmeyişi, kendisindeki Allah aşk ve muhabbeti ile teslîmiyetine mukâbil Cenâb-ı Hakk’ın vermiş olduğu yüce bir ikramdır.

Cüneyd-i Bağdâdî Hazretleri de, Hazret-i İbrâhim’e lutfedilen bu ikrâm-ı ilâhîden mülhem olarak kendisindeki vuslat arzusunun taşkınlığı dolayısıyla şöyle derdi:

“Eğer benim ile Allah arasında ateşten bir deniz olsaydı Rabb’ime olan iştiyâkımdan dolayı kendimi o ateşe atardım.”

Ancak şuna dikkat etmek lâzımdır ki;

Hazret-i İbrâhim’i yakmayan ateşi örnek alarak, herkesin kendisi hakkında da aynı neticenin zuhûrunu beklemesi, haddini bilmemek olur. Bunun sonu ise hüsrandır.

Hazret-i Mevlânâ, bu husûsu şöyle açıklar:

“Allah yolunda ateşe girmek vardır. Lâkin ateşe atılmadan önce, kendinde İbrâhimlik olup olmadığını araştır! Çünkü ateş seni değil, İbrâhimleri tanır ve yakmaz!..”

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Mesnevî Bahçesinden BİR TESTİ SU, Erkam Yayınları