Ashab-ı Bedir’in Faziletleri

Siyer-i Nebî

Ashab-ı Bedir’in (Bedir Savaşı’na katılanlar) faziletleri ile ilgili ayet ve hadisler.

Ashâb-ı Bedir, pek ulvî bir fazilete nâil oldu. Ömer (r.a) onları dîvânın en başına yazarak en fazla atâyı onlara verdi. Tabakât kitaplarında ilk sayfaları onların güzel isimleri ve menkabeleri süsledi.

ASHAB-I BEDİR’İN FAZİLETLERİ

İbn-i Abbâs (r.a):

“Mü’minlerden -özür sahibi olanlar hâricinde- oturanlarla malları ve canlarıyla Allah yolunda cihad edenler müsâvî olmazlar. Allah, malları ve canları ile cihad edenleri, derece bakımından oturanlardan üstün kıldı. Gerçi Allah hepsine de güzellik (cennet) vadetmiştir; ama mücahidleri, oturanlardan çok büyük bir ecirle üstün kılmıştır.”[1] âyet-i kerimesini:

“Müslümanlardan Bedir’e gitmeyip geri kalanlarla Bedir’e çıkanlar aynı seviyede olmazlar” şeklinde tefsir etmiştir. (Buhârî, Meğâzî, 5)

Ümmü Hârise’nin oğlu, Bedir Gazvesi’nde düşman tarafından rastgele atılan bir okla şehîd edilmişti. Bunun üzerine annesi Allâh Rasûlü’nün huzûruna gelerek:

“−Yâ Rasûlallâh! Eğer oğlum Hârise cennette ise sabreder sevâbını beklerim, aksi takdirde onun için var gücümle ağlarım.” dedi.

Rasûlullâh (s.a.v) ona şu müjdeli haberi verdiler:

“−Allah iyiliğini versin ey Ümmü Hârise, cenneti bir derece mi zannettin? Onun birçok dereceler vardır. Oğlun bunlardan (en yüksek derece olan) Firdevs-i A’lâ’ya erişti.” (Buhârî, Cihâd, 14; Ahmed, III, 272)

Bu müjde üzerine Hârise’nin annesi tebessüm ederek dönüp giderken kendi kendine:

“–Bak hele! Bak hele senin şu yüce nasîbine ey Hârise!” diyordu. (İbn-i Esîr, Üsdü’l-Gâbe, I, 426)

Rasûlullah (s.a.v), Mekke fethinin hazırlıklarını müşriklere haber veren Hâtıb bin Ebî Beltaa hakkında şöyle buyurdular:

“–O, Bedir’de bulunmuştur. Nereden bileceksin ki, Allah Teâlâ Bedir ehlinin hâllerine muttalî oldu ki onlar hakkında: «Dilediğinizi yapın[2], muhakkak ki sizi affettim» buyurdu.”[3]

Dipnotlar:

[1] en-Nisâ, 95. [2] Bkz. Fussılet, 40. Süyûtî, ed-Dürrü’l-mensûr, VII, 331. [3] Bkz. Buhârî, Tefsîr, 60/1; Meğâzî, 46; Cihâd, 141; Müslim, Fedâilü’s-Sahâbe, 161; Tirmizî, Tefsîr, 60/3305; Ebû Dâvûd, Cihâd, 98/2650; Ahmed, I, 79-80, 105.

Kaynak: Dr. Murat Kaya, Siyer-i Nebi.