Amellerin Kabulü İçin Gereken Şart Nedir?

HAYATIMIZ

Tasannûdan, gösterişten ve her türlü mânevî ârızadan temizlenmiş ve sırf Allah için yapılan amel-i sâlih Hak katında makbul olur. Cenâb-ı Hak, amellerimizde ne derece ihlâs sâhibi olduğumuza bakar.

Bu hakîkat dolayısıyladır ki, Efendimiz –sallallahu aleyhi ve sellem-:

“Ameller, niyetlere göredir.” buyurmuşlardır. (Buhârî, Îmân, 41)

Niyetlerimizin Hak rızâsı doğrultusunda olması gerekir ki, yapmış olduğumuz ameller, Hak katına varabilsin. Allah Teâlâ, rızâsı dışındaki gâyelerle yapılan ibâdetleri bir paçavra gibi kulunun yüzüne çarpar.

Bir hadîs-i kudsîde Allah Teâlâ’nın şöyle buyurduğu bildirilir:

“...Kim işlediği amelde Ben’den başkasını Bana ortak koşarsa, o kişiyi de, ortak koştuğunu da reddederim.” (Müslim, Zühd, 46)

Hazret-i Ömer –radiyallahu anh- şöyle buyurmuştur: “İnsanların en câhili, âhiretini başkasının dünyası için satandır. Yani Allah rızâsı yerine kul rızâsına meyledendir.”

İNSANA DEĞER KAZANDIRAN ARAÇLAR

Nasıl ki bir hayvan, kâbiliyetleri ile değer kazanırsa, insan da aklını ve kalbini doğru kullanmasıyla değer kazanır. Bu sebepten Yahyâ bin Muaz bizlere şu nasihatte bulunmaktadır:

“Ey arkadaş! Îman kesene dikkat et. Riyâ ve kötü huy fareleri onu kemirmesin!”

Çünkü riyâ, gıybet, din kardeşini küçük görme gibi kötü huylar, insanın Hak katında makbul olan amellerini yiyerek bitirir.

Sâdî-i Şîrâzî şöyle anlatır:

“Çocukluğumda da zühde, riyâzâta, gece ibâdetine düşkündüm. Bir gece babamın yanında oturuyordum. Bütün gece gözümü yummamış, Kur’ân-ı Kerîm’i elimden bırakmamıştım. Birtakım kimseler ise, etrafımızda uyuyorlardı. Babama:

«–Şunların bir tanesi bile başını kaldırıp iki rekât teheccüd namazı kılmıyor; sanki ölü gibi uyuyorlar.» dedim. Bu sözüm üzerine babam kaşlarını çattı ve:

«–Oğlum Sâdî! Başkalarının dedikodusunu edeceğine, keşke sen de onlar gibi uyusaydın! (Zira senin hor gördüklerin, şu andaki ilâhî rahmetten mahrûmiyet içindelerse de, onlara Kirâmen Kâtibîn melekleri menfî bir şey yazmıyor. Senin amel defterine ise, din kardeşlerini küçük görme ve gıybet günâhı yazıldı.)» karşılığını verdi.”

Velhâsıl yaptığımız amellerin Arş-ı Âlâ’ya varabilmesi için başkalarının iltifatlarına îtibâr etmemek ve amellerimizin bizi ucub ve kibre sürüklemesine fırsat vermemek îcâb eder. Nitekim Hacı Bayram-ı Velî’nin dediği gibi: “Kibir, bele bağlanmış taş gibidir. Onunla ne yüzülür, ne de uçulur.”

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Bir Nasihat Binbir İbret, Erkam Yayınları