Allahu Ekber Ne Demek?

DUALAR ve ZİKİRLER

Allahu ekber nedir, ne anlama gelir? Allahu ekber demenin hükmü nedir? Allahu ekber zikrinin anlamı ve fazileti...

Allahuekber; “Allah tek büyüktür” anlamında olup Allah’ın yüceliğini belirtmek için kullanılan, ezanın ve kāmetin de ilk cümlesini teşkil eden söz, tekbir demektir.

“Allahu ekber” ifadesi yüce Allah’ın her şeyden üstün, ulu ve azametli olduğunu bildirir.

ALLAHU EKBER NE DEMEK?

Allahu Ekber Arapça Yazılışı:

Allahu Ekber Anlamı:

Allahu ekber; “Allah tek büyüktür. Allah en büyüktür, her şeyden büyüktür, üstündür, uludur, azametlidir.” anlamına gelir.

ALLAHU EKBER İLE İLGİLİ AYET VE HADİSLER

Peygamber Efendimiz ilk gelen vahiyle Cenab-ı Hakkı ululama, O’nu her şeyin üstünde tutma, en yüce varlık olarak kabul etme konusunda senâda bulunmakla emrolunmuştur. Hz. Muhammed’e ilk vahiy Hira Dağı’nda inmiştir. “Yaratan Rabbinin adıyla oku. O, insanı bir kan pıhtısından yarattı, oku, Rabbin kalemle öğreten, insana bilmediğini bildiren en büyük kerem sahibidir.” (el-Alâk, 1-5)

Bundan sonra bir süre vahiy kesilmiş, daha sonra Cebrail (a.s) yerle gök arasında bir kürsî üzerinde Resulullah’a gerçek niteliği ile görününce o, bu azamet karşısında eve çekilerek titrer bir halde ve büyük bir heyecan içinde Hz. Hatice’ye “Beni örtünüz, beni örtünüz” buyurmuştur. Bunun üzerine “tekbîr” kavramını da içeren şu ayetler inmiştir: “Ey sarınıp bürünen peygamber! (Kalk insanları uyar, Rabbini yücelt (tekbir getir). Elbiselerini temizle. Azaba götürecek şeylerden sakın.” (elMüzzemmil, 74/1-5)

TEKBİR NE DEMEK?

Mekke’de inen ilk ayetlerde bildirilen ve “Allahu ekber (Allah her şeyden yüce ve büyüktür)” cümlesinde ifadesini bulan “tekbîr” daha sonra ezanda, kamette ve bütün namaz çeşitlerinde en çok tekrarlanan bir sembol olmuştur.

Günde beş kere okunan ezanda ve her farz namaz için getirilen kamette altışar defa “Allahu ekber” ifadesi yer alır. Bunların toplamı altmış olur. Ezan ve kamet vakit ve kaza namazları için sünnettir. Çünkü Hz. Peygamber Hicretin ilk yılında Medîne’de Mescid-i Nebevî’nin yapımı tamamlanınca ashabı ile düzenli bir şekilde cemaatle namaz kılmaya başlamışlardı. Bu arada, Allah elçisi namaz vakitlerinin ilânı konusunda ashabıyla istişarede bulundu. Sahabenin bu konuda gördüğü bazı sadık rüyalar vahiyle teyid edilince günümüzdeki ezan şekli ortaya çıktı. Hanefîler Abdullah Bin Zeyd’den (r.a.) nakledilen hadiste yer alan onbeş cümlelik ezan şeklini esas aldılar. (ez-Zeylaî, Nasbu’r-Râye, 1. Baskı, 1393/1973, y.y. I, 259; Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslâm İlmihali, İstanbul 1991, 211 vd.)

Bütün namazlarda iftitah (başlama) tekbiri farzdır. Çünkü Allah Teâlâ “Rabbini yücelt” (el-Müddessir, 3) buyurmuş, Peygamber Peygamber de namazın tekbirle başlanması gerektiğini çeşitli hadislerinde belirtmiştir. (bk. Ebû Dâvud, Salât, 73, 144, Tahâret, 31; Tirmizî, Mevâkît, 62, 110, Tahâret, 3; Buhârî, Ezân, 95, 122; Müslim, Salât, 45).

Diğer yandan namazlarda rükûya eğilirken ve secdelere eğilip kalkarken veya oturuştan sonra ayağa kalkarken “Allahu ekber” denilmesi sünnettir. Abdullah Bin Mesut (r.a.) şöyle dediği nakledilmiştir: “Hz. Peygamber’in her kalkış ve eğilişlerinde, kıyam ve oturuşlarında tekbir getirdiğini gördüm.” (Buhârî, Ezân, 116; Tirmizî, Salât, 74; Nesâî, Tatbik, 34, 90, 94, Sehv, 70; Dârimî, Salât, 40)

GÜNDE 200 DEFA ALLAHU EKBER DEMENİN FAZİLETİ

Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur:

“Kim sabah yüz ve akşam yüz defa olmak üzere “Allahu ekber” derse, o gün hiçbir kimse bunun benzerini söyleyen dışında bu kimseden daha büyük amel işlemiş olmaz.” (Tirmizî, Deavât, 62)

Kur’an-ı Kerîm’de yüce Allah’ın her yerde hazır bulunduğu ve her şeye gücünün yettiği şöyle ifade edilir: “Gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arş’a hükmeden O’dur. O, yere gireni ve çıkanı gökten ineni ve çıkanı bilir. Siz nerede olursanız olun, O, sizinle beraberdir. Allah yaptıklarınızı çok iyi görendir.” (el-Hadîd, 4) “Şüphesiz insanı biz yarattık. Nefsinin ona ne fısıldadığını da biliriz. Biz ona şah damarından daha yakınızdır.” (Kâf, 16) “Siz can çekişmekte olan kimseye bakar durursunuz. Biz ona sizden daha yakınızdır. Fakat siz göremezsiniz.” (el-Vâkıa, 84-85)

Allah’ın yüceliğini ve sonsuz gücünü şu ayet ne güzel belirler: “Allah bir şeyin olmasını dilediği zaman, O’nun emri sadece “Ol” demektir. O da hemen oluverdi.” (Yâsîn, 82). Şu ayet-i kerime de müminleri Allah’ı yüceltmeye teşvik etmektedir:

“Hamd, çocuk edinmeyen, mülkte ortağı bulunmayan, âciz olmayıp bir yardımcı da edinmeyen Allah’a mahsustur” de. “O’nu lâyık olduğu şekilde yücelt.” (İsra, 111)

ALLAH’I ZİKRETMENİN FAZİLETİ

Bir gün Resûlullah Efendimiz zikrin Hak katındaki kıymetini ifâde sadedinde ashâbına:

“−Size en hayırlı, Allah katında en değerli, derecenizi en fazla yükseltecek, sizin için sadaka olarak altın ve gümüş dağıtmaktan daha kazançlı, düşmanla karşılaşıp da sizin onların boynunu vurmanızdan, onların da sizi öldürmesinden daha çok sevap getirecek amelin ne olduğunu haber vereyim mi?” diye sormuştu. Onlar da:

“−Evet, söyleyiniz!” dediler. Resûl-i Ekrem de:

“−Allah’ı zikretmektir.” buyurdu. (Tirmizî, Deavât, 6)