Allah’a Adanmış Mal

Vakıf

Vakıf, Allah’a adanmış maldır. Son derece hassas davranmak icab eder. Mütevelli ve yöneticiler, vakıf mallarında tasarrufta bulunurken, basiretli bir tüccar gibi davranmak mecburiyetindedirler. Aksi halde mânen mesul olurlar. Vakıf malında yapılan haksız tasarrufun dünyada helâlleşme mercii bulunmadığından, âhirete taşınan bir vebal yüklenilmiş olur.

Hukukta hatır için iş yapmak, adaletten sapmaktır. İlâhî hudutları aşan kimse, Padişah da olsa ikaz edilmeli ve hakikat söylenmelidir. Toplumda böyle âlim ve mürşidler var olduğu sürece, o devlet, adâlet ve hakkaniyetle ayakta kalmaya devam edecektir. Ancak âlimler ve âmirler Hak’tan saparsa, iktidar da el değiştirecek demektir.

“İslâm hukukuna göre, vakıf mallarının kira bedelleri her sene yeniden ayarlanır; düşük olan kira bedelleri rayiç kira bedeline yani ecr-i misil seviyesine yükseltilir.

Kanunî döneminde Ayasofya vakıflarına ait dükkânların kira bedelleri de bu şekilde yükseltilmişti. Fakat vakfın kiracıları, mütevelli heyeti yoluyla Padişah’a müracaat ederek, vakıf dükkânlarının mevcut gelirinin, giderlerini karşılamaya fazlasıyla yettiğini, yani vakfın zengin olması dolayısıyla kira bedellerini artırmaya ihtiyaç bulunmadığını, kendileri de müslüman olup muhtaç bulundukları için, vakfın malını az da olsa yemelerinin zararı olmayacağını arz ettiler.

Padişah da hem vakfın gelirinin fazlalığı, hem de kiracıların sızlanmalarını nazara alarak, vakıf mallarının kira bedellerinin o yıl için artırılmaması yönünde bir ferman verdi. Kiracılar, fermanı Şeyhülislam Ebu’s-Suud Efendi’ye getirince, Ebu’s-Suud Efendi fermanı okudu ve hukuka aykırı olan bu fermanı şiddetle reddederek şu tarihî cevabı verdi:

“Padişah fermanıyla, kira bedellerinin olduğu gibi bırakılması olmaz. Zira Padişah’ın emriyle, nâmeşru olan şey meşru olmaz; haram olan nesne helâl olmak yoktur. Bu hususta emr-i şer’-i şerif budur.”[1]

[1] İbrahim Refik, Tarih Şuuruna Doğru, IV, 74.

Kaynak: Adem Ergül, 365 Lider Davranış, Erkam Yayınları