Allah ve Resûl'üne Muhabbetimiz Ne Seviyede?

HAYATIMIZ

Muhabbetin kantarı fedakârlıktır... Îmânın gücü fedakârlık nisbetindedir…

Allâh’a ve Rasûl’üne olan muhabbetimiz; bize canımız, malımız ve her türlü imkânımızı Allah yoluna seferber etmek hususunda, ne ölçüde fedakârlık yaptırabiliyorsa; muhabbetimizin kuvvet ve kıvamı o derecededir.

ALLAH İÇİN FEDÂKÂRLIKLARDA BULUNMALIYIZ

İslâm, fedakârlık dînidir. Âyet-i kerîmede Cenâb-ı Hak:

“Allah müʼminlerden, canlarını ve mallarını, kendilerine (verilecek) Cennet karşılığında satın almıştır…” (et-Tevbe, 111) buyurmaktadır.

Bu yüce dînin bugünlere ulaşması; hep candan, maldan ve her türlü imkândan Allah için yapılan fedakârlıklarla, ferdî rahatlıktan gösterilen ferâgatlerle olmuştur. Bugün bizler de Allah için yapılacak fedakârlık imtihanlarıyla karşı karşıya bulunmaktayız.

Zira diğer bir âyet-i kerîmede de şöyle buyrulmaktadır:

(Ey mü’minler!) Yoksa siz, sizden önce geçenlerin durumu başınıza gelmeden, Cennetʼe gireceğinizi mi sandınız?..” (el-Bakara, 214)

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz:

“Ümmetim bir yağmura benzer; önü mü, sonu mu hayırlıdır, bilinmez.” buyuruyor. (Tirmizî, Edeb, 81)

ZAHMETSİZ RAHMET OLMAZ

İşte bu bereketli yağmurun bir rahmet damlası olabilmek için, bugün bizim de ciddî bir gayret-i dîniyye içinde olmamız gerekmektedir. Yani canımızdan, malımızdan, kâbiliyetlerimizden, gücümüzden, zamanımızdan, velhâsıl Cenâb-ı Hakkʼın lûtfettiği her türlü imkânımızdan, yine Allah için fedakârlık göstermemiz zarurîdir. Zira zahmetsiz rahmet olmaz. Her nîmet, bir bedel mukâbilidir. Meccânen, yani bilâ-bedel lûtfedilen nîmetlerin bile, bir şükür borcu vardır.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Altınoluk Dergisi, 2015 – Ocak, Sayı: 347, Sayfa: 032