Allah Katında Üstün Olmanın Yolu

HAYATIMIZ

Şeyh Sâdî buyurur: “Bir insanda bir kalıp, kıyafet görüyorsun. Adamlık, o kalıpla değildir. İnsanlık, âlicenaplıkladır. Sûret yeterli değil, asıl sîret lâzımdır. İnsan, fazîlet ve olgunluk sahibi olmalıdır. Fazîletli ve olgun olmadıktan sonra, kırmızı mavi boyalarla duvarlara yapılan sûretlere de adam demek îcâb eder. Bir insanda fazîlet ve hüner, kerem ve ihsan olmadıktan sonra, o adamla duvarlardaki resimler arasında ne fark vardır?”

İnsanı insan yapan, onun zâhirî görünüşü değil, insanlık şeref ve haysiyetine yaraşır bir karakter ve şahsiyet sergileyebilmesidir. İnsan, hâl ve davranışlarıyla meleklerden üstün bir dereceye çıkabileceği gibi, bunun aksine hayvanlardan aşağı bir duruma da düşebilir.

ALLAH SİZİN DIŞ GÖRÜNTÜNÜZE BAKMAZ

Bunun içindir ki hadîs-i şerîfte şöyle buyrulmuştur:

“Allah, sizin sûretlerinize (dış görüntünüze) ve mallarınıza bakmaz! Fakat sizin (ihlâs ve takvâ bakımından) kalplerinize ve amellerinize bakar.” (Müslim, Birr, 34)

Yine Cenâb-ı Hak, kullarına zâhirî ve maddî durumlarına göre değil, mânevî hâllerine göre bir kıymet verdiğini şöyle beyân etmektedir:

“…Muhakkak ki Allah katında en değerli olanınız, Oʼna karşı en çok takvâ sahibi olanınızdır…” (el-Hucurât, 13)

TAKVA KALBE AİT BİR KEYFEYETTİR

Takvâ ise bedene değil, kalbe âit bir keyfiyettir. Bu bakımdan dış görünüşe ehemmiyet verip varlık, makam ve mevkîye güvenmek, kalbi mânen zaafa uğratarak nefsi palazlandırmaktır. Hâlbuki insan, iç âlemini takvâ ile, davranışlarını güzel ahlâk ve sâlih amellerle tezyîn edebildiği nisbette Hak katında bir kıymet kazanır.

İslâmʼı lâyıkıyla hazmetmeden, rûhî incelik ve derinliğe varamadan, dindarlığı yalnız kılık-kıyafet ve şekle hasredenler için Yûnus Emre Hazretleri ne güzel söyler:

Dervişlik dedikleri hırka ile taç değil, 

Gönlün derviş eyleyen, hırkaya muhtaç değil!..

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarından Hikmetler, Erkam Yayınları