Alçak Gönüllü Olmanın Önemi

HAYATIMIZ

Tevâzû; alçak gönüllü olmak, daha geniş mânâsıyla hakkı kabul edip ona boyun eğmektir.

Hak ve hakîkat olan bir şey, yaşça büyük veya küçük, insanlar arasındaki îtibârı yüksek veya zayıf her kim tarafından ortaya konmuşsa, itiraz etmeden kabul etmektir. Hakîkate böylesine teslim olabilen kimseler, gerçek mütevâzı insanlardır.

Tâbiîn neslinin büyük âlimlerinden Hasan-ı Basrî’ye göre tevâzû; kişinin, evinden çıkıp giderken yolda rastladığı her müslümanı kendisinden üstün kabul etmesidir. Aynı anlayışa sahip olan büyük sûfî Fudayl bin Iyâz, Kâbe’yi tavaf ederken, kendisi gibi zâhid ve muhaddis olan Şuayb bin Harb’e şöyle demiştir:

“Şuayb! Eğer bu yılki hacca seninle benden daha kötü bir kimse katılmıştır diye düşünüyorsan, bil ki, bu çok fenâ bir zandır.”

HASED EDİLMEYEN TEK NÎMET

Hased edilmeyen tek nîmet olan tevâzû, insanı güzelleştiren, kulluğu olgunlaştıran, ahlâka kıvam veren çok mühim bir özelliktir. Hazret-i Mevlânâ -kuddise sirruh- bunu şöyle ifâde buyurur:

“Bahar mevsiminde bir taş yeşerir mi? Toprak gibi mütevâzı ol ki senden renk renk güller ve çiçekler yetişsin!..”

Hakîkaten toprağın üzerinde gezen canlılar, onu çiğner ve cürûfunu da oraya dökerler. Fakat toprak, büyük bir tevâzû ile bu cürûfun hepsini temizler ve sonra çeşit çeşit güzellikte nebatlar bitirerek üzerinde dolaşan bütün mahlûkâtı besler. İşte sâlih bir mü’minin gönlü de böyle münbit bir toprak gibi olmalı, kalbindeki bütün güzellikler, âdeta tabiî bir şiir hâlinde insanlara ve hattâ bütün mahlûkâta aksetmelidir.

Toprak gibi alçak gönüllü davranmayan kimse için “insan değildir” buyuran Şeyh Sâdî, yücelmek isteyen kimsenin mütevâzı davranması gerektiğini, yücelik damına çıkmak için alçak gönüllülükten başka bir merdivenin olmadığını söyler.

ŞEREF VE HAYSİYETE LÂYIK OLMANIN ŞARTI

Bu bakımdan tevâzû, insanlık şeref ve haysiyetine lâyık olmanın şartlarından biridir. Nitekim bu hakîkati Hazret-i Ebûbekir -radıyallâhu anh- şöyle ifâde etmiştir:

“Biz, keremi takvâda, zenginliği yakînde ve şerefi tevâzûda bulduk.”

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Gönül Yolculuğu, Erkam Yayınları