Aklın Yolu Bir mi?

TEFEKKÜR

Kadim Yunan’da aklın zaafını gösteren meşhur bir hâdise...

Bir genç, hukuk tahsil etmek için meşhur sofistlerden (belâgat filozofu, safsatacı, demagog) Georgiasʼa mürâcaat eder. Bunun için kararlaştırılan ücretin yarısı peşin ödenecek, diğer yarısı ise, talebe ilk aldığı dâvâyı kazandığı takdirde öde­necektir. Bunun mânâsı, talebe ilk dâvâyı kazandığı takdirde, öğrenim mükemmel ol­muş ve hoca ikinci takside hak kazanmış demek olacaktır.

Lâkin tahsil nihâyete erdik­ten sonra, talebe hocasına verdiği ilk taksidi kâfî sayıp ikinci taksitten vazgeçmesini ister. Bu istek yüzünden ilk dâvâ, hoca ile talebesi arasında gerçekleşir.

Duruşmada talebe, hâkimler heyetine:

“–Ben bu dâvâyı kazansam da kaybetsem de bu parayı vermemem gerekir.” der. Hâkimin:

“–Neden?” diye sorması üzerine de şu îzahta bulunur:

“–Dâvâyı kazanırsam, kararınız gereğince; yok eğer kaybedersem, ilk dâvâyı kaybetmiş olduğum için, dâvâlıyla aramdaki anlaşma gereğince bu parayı vermemem gerekir.”

Buna mukâbil, hocası filozof da aynı şekilde:

“–Ben bu dâvâyı kaybetsem de kazansam da bu parayı almam gerekir.” der. Yine hâkimin:

“–Niçin?” suâline şu karşılığı verir:

“–Kazanırsam, kararınız gereğince; kaybedersem, dâvâlıyla aramdaki anlaşma gereğince, parayı almam lâzım. Çünkü ben kaybettiğim takdirde o, dâvâyı kazanmış olacak ve ikinci taksit için gereken şart gerçekleşmiş ve borç doğmuş olacaktır.”[1]

AKLIN ÇIKMAZLARI

Görüldüğü üzere her ikisinin iddiâsı da gâyet aklî ve mantıkîdir. Demek ki akıl ve mantık, bu misalde olduğu gibi, zaman zaman kendi ördüğü duvarların içine kendini hapsedip çıkmaz sokaklara girebilir. Tıpkı bir duvara; “Buraya ilân asmak yasaktır!” diye, kendisi de ilân olan bir levha asarak, kendi kendini tekzip etmek gibi...

Buna benzer nice beşerî ihtilâfı bile çözmekte acziyete düşüp kilitlenen aklın, sonsuz ilâhî hakîkatleri bütün yönleriyle kavrayabilmesi, hiç mümkün olabilir mi? Dünyevî bir meselede insanın vaziyeti böyle olursa; vahyin yardımı olmadan bilinemeyecek ve bulunamayacak olan sayısız uhrevî, semâvî, rûhî ve dînî meselede hâli nice olur? Tamamen acziyet, zaaf ve noksanlık…

Dolayısıyla aklın çıkmazlardan selâmeti; onun vahiyle terbiye edilmesine ve hudûdunu aşan hakîkatlere karşı, kalben teslîm olmak gerektiğini kavramasına bağlıdır.


[1] Bkz. İslâm Dünya Görüşü, sf. 267-268; Batı Tefekkürü ve İslâm Tasavvufu, sf. 22-23.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, İslam Nazarında Akıl ve Felsefe, Erkam Yayınları