Aile ve İş Hayatında İslâm

HAYATIMIZ

Allâhʼa güzel bir kul olabilmek için, İslâmʼı, hayatın hiçbir safhasında unutmamak gerekir. Bilhassa en büyük imtihanlara tâbî tutulduğumuz iş hayatında, âile hayatında ve beşerî münâsebetlerde… Zira müslümanlık, belli zaman ve mekânlara has bir merasim değil, ömrün her ânını tanzim eden bir hayat nizamıdır.

Toplumumuzda global kültür istîlâsı sebebiyle yaşanan yozlaşmalar, maalesef İslâm’ın rûhuna zıt bâzı uygulamaları da beraberinde getirmiştir. Öyle ki, hayâtın en mühim safhalarına gayr-i İslâmî mâhiyetler karıştırılarak âdeta şeytan da onlara ortak edilmektedir. Hâlbuki Allah Teâlâ’nın, huzûrundan kovduğu şeytana söylediği şu gazap ifâdeleri, insan için ne mühim bir îkazdır:

“Onlardan gücünün yettiği kimseleri dâvetinle şaşırt; süvârilerinle, yayalarınla onları yaygaraya boğ; mallarına, evlâtlarına ortak ol!..” (el-İsrâ, 64)

İSLÂM ÖMRÜN HER ÂNINI TANZİM EDEN BİR HAYAT TARZIDIR

Hakîkaten nice müslüman; düğün, sünnet ve cenaze merâsimleri gibi, hayâtın en mühim safhalarında dîni unutabiliyor. Hâlbuki bunlar, dînin asıl hatırlanması ve İslâm kimliğine göre yaşanması gereken mühim anlardır. Zira dîn; belli zamanlara has bir merâsim değil, ömrün her ânını tanzîm eden bir hayat tarzıdır. Dolayısıyla kimi zaman yaşanıp kimi zaman rafa kaldırılamaz.

Hayâtın her ânını son derece nezih bir İslâmî tavırla yaşamak gerekirken, aksine onun en mühim safhalarını Allah Teâlâ’yı gazaplandıracak bir muhtevâya büründürmek, tıpkı bir bardak menbâ suyuna bir miktar necâset damlatarak onun tümünü içilmez hâle getirmek gibi çirkin bir iştir.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarının Örnek Ahlâkından, Erkam Yayınları.