Ahiretin Nuruyla Aydınlanan Mekân

Nübüvveti

Bu kutsal mekânın her yeri kâinatın Yaratıcısının tanıklığını yapıyor. Dünyadaki hiçbir mekân ve alan, Peygamberimiz Muhammed Mustafa’nın (s.a.v.) dinlendiği yerden daha fazla nur ve güzellik yayamaz. Kapılar, şamdanlar, halılar ve yastıklar hayret içinde ağlamakta! Her bir toz zerresi, her bir parça bu ışığı içine çekmekte.

O’nun sonsuz cemâlinde nefsi eritip yok etmek kişiyi Muhammedî aşk deryasına garkeder. Hz. Mevlânâ’nın buyurduğu gibi; “Aşığın işi okuyanusta boğulmaktır.”

En değerli sınır çizgisi olan “berzah” burada tahkim edilmekte; bu dünyadakiler sonsuz güzelliğin görülmeyen kısımlarıyla buluşmakta. Peygamberin dinlendiği bu mekân ahiretin nuruyla aydınlatılmakta. Her köşeden, her taştan ve parıldayan her lambadan göz alıcı bir güzellik taşmakta. Büyük bir mümin kalabalığı Hazreti Muhammed’in (s.a.v.) dinlendiği yeri ziyaret ederken, sonsuzluğun kutsal kokusu vücutlarındaki her bir hücreye sızmakta. Muhammed’in gözü yaşlı sadıkları, o en yüce “Sevgiliyle” buluşurken bu ışık altında yıkanmaktalar. Muhammed denizine dalan ruhun, kalbin ve bedenin topyekûn sarhoşluğu görülmekte. Muhammed’in göz bebeği ümmetinin sadıkları bu dünyada gitmeyi en çok istedikleri noktaya varmış, hayret ve hoşnutluk içinde bu cennet bahçesinde barınmaktalar. Mekanın kutsallığında gizli olan teheccüd ve tefekkür müminleri sarıyor. Ruhlar birleşip ucu bucağı olmayan aşk-ı Muhammedi’nin okyanusuna akıp, Mâkam-ul-Mahmud’un kokusunu duyuyorlar. Şemme-i ilâhî’nin rehberliğine vasıl olan, âşıklık kokusunu da almaya başlar.

CEMAL TECELLİLERİNDE KAYBOLAN AŞIKLAR

İmânın, o muhteşem secde halinden sâdır olan tatlı rayihaları…

Sabah esintisinin insanı okşaması gibi Mescid-i Nebevî’deki bütün mübarek sütunların arasında gezinmek…

Akla-fikre gelmeyen, söylenemeyecek ve duyulamayacak olanların üstündeki esrar perdelerini kaldıran ey mekânların mekânı, ey bütün kudsiyetin kudsiyeti, ey bütün gizemlerin en gizemlisi!

Sevgilileriyle bir sonraki buluşmayı sabırsızlıkla bekleyen talipler…

O’nun iştiyakının, O’nun arzusunun bir parçası olmak…

Yaratılmışların en hayırlısı, en mükemmeli olan Mahmûd Muhammed Mustafa (s.a.v.)’e olan aşk-u sevdanın ziyade buyrulması için yalvarmak…

Ehl-i Beyt-i Mustafa’ya olan ve Ashâb-ı Güzîn’e olan muhabbetin ziyade buyrulması için yalvarmak…

İbadetlerin en hayırlısı olan namaza muhabbetin ziyade buyrulması için yalvarmak…

Dünyadaki acıların, ıstırapların ve dünyanın varlığını tehdit eden olayların bitmesi için yalvarmak…

Mevhum varlık dikeninin çıkartılması için yalvarmak…

En büyük put olan benliğimizle baş başa bırakılmamak için yalvarmak…

Huzur-ı ilahideki cemâl tecellilerinde kaybolan âşıklar…

İçin en içindekileri yaşamak ve müşahede etmek…

Mevcut bütün meleklerle birlikte en büyük İzzet Sahibi’nin ebedi, sonsuz ve daima mevcut olan ikramlarından…

Ebedi övgüler, selamlar ve salavatların nurunu, kulluk cevheri olan Fahr-i Kâinât’a göndermek…

Kaynak: Rabia Brodbeck, Altınoluk Dergisi, 362. Sayı, Nisan 2016