Adak Adamanın Dindeki Yeri Nedir?

İslam’da adak adamanın dindeki yeri ve önemi nedir? Adak adamak hakkında ayet ve hadisler.

Adak; Allah Teâlâ’ya ibadet amacıyla, mükellef olmadığı halde mübah olan bir işi yapmayı kararlaştırmak, böyle bir işi kendisine vacip kılmak ve bu konuda Allah’a söz vermek demektir. Arapça’da adağın karşılığı “nezir” olup, çoğulu “nüzür” dür.

Allah rızası için ibadet sayılan bazı şeyleri adamak sevaba vesiledir. “Adağım olsun ki Allah rızası için yarın oruç tutayım” veya “yoksullara şu kadar para vereyim” denilmesi gibi.

Dünyaya ait bir amaç için yapılacak adaklar makbul değildir. “Filan işim yoluna girerse üç gün oruç tutayım” veya “yoksullara şu kadar para vereyim” denilmesi gibi.

Bu şekilde dünyevî bir gaye için yapılacak bir ibadet ve taat yüce bir maksada değil dünyalık isteğine dayanmış olur. Bu ise ibadetlerde bulunması gereken ihlâsla bağdaşmaz. Zaten böyle bir adak kaderi değiştiremez. Kaderde yazılı olan ne ise o meydana gelir.

Belki dünyada bir takım nimetlere kavuşma veya bir takım sıkıntılardan kurtulma halinde Allah’a şükür için fazla ibadet ve taat, hayır ve hasenât yapmak daha uygun olur.

Bununla birlikte aşağıda şartlarını belirleyeceğimiz ölçüler içinde yapılacak adakları yerine getirmek vacip olur.

ADAK ADAMAK İLE İLGİLİ AYET VE HADİSLER

Adak önceki semâvî dinlerde de yer almış bulunan bir ibadettir. Kur’an-ı Kerim’de Hz. Meryem ile ilgili kıssada adaktan şu şekilde söz edilir: “Hani İmran’ın karısı şöyle demişti: Rabbim! Karnımdakini yalnız sana hizmet etmesi için adadım. Bunu benden kabul buyur. Allah’ım! Sen her şeyi çok iyi işiten ve çok iyi bilensin.” [1] Ve yine Hz. Meryem’e şöyle hitap edilmişti: “İnsanlardan birini görürsen; ‘Rahman olan Allah’a konuşmama orucu adadım, bugün kimse ile konuşmayacağım’ de” [2]

Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Onlar, adaklarını yerine getirsinler” [3] “Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyi niçin söylüyorsunuz?” [4] Hz. Peygamber (s.a.s.) de meşru konulardaki adakla ilgili olarak şöyle buyurmuştur: “Her kim Allah’a itaat edeceğini adarsa itaat etsin, her kim de Allah’a ısyan edeceğini adarsa, Allah’a âsi olmasın.” [5]

Dipnotlar:

[1] Âl-i İmrân, 3/35. [2] Meryem, 19/26. [3] Hac, 22/29. [4] Saf, 61/2. [5] Buhârî, Eymân, 28, 31; Ebû Dâvud, Eymân, 19, Tirmizî, 2; Nesâî, Eymân, 27, 28; İbn Mâce, Keffârât, 16.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslam İlmihali, Erkam Yayınları