Peygamber Efendimiz’e Büyü Yapıldı mı?

Nübüvveti

Peygamber Efendimiz’e büyü yapıldı mı, yapıldıysa nasıl bozuldu? Dinimizde büyü (sihir) yapmanın hükmü nedir? Büyü yapan şirke girer mi? Büyünün İslami hükmü...

Yahûdîlerin ileri gelenleri, Müslüman olduğunu açıkladığı hâlde münâfıklık yapan ve sihirbazlıkta çok mahâretli olan, Yahûdîlerle anlaşmalı Lebid bin A’sam’a:

“–Sen bizim en bilgili sihirbazımızsın! Muhammed erkeklerimizi ve kadınlarımızı sihirledi. Biz ona karşı hiçbir şey yapamadık. Sen onun bize neler yaptığını, dînimize nasıl aykırı davrandığını, bizden kimleri öldürdüğünü veya sürgün ettiğini gördün. Biz, bütün yaptıklarına karşı O’nu sihirleyip cezâlandırmak üzere seni vazîfelendiriyoruz!” dediler ve Varlık Nûru’na sihir yapması için de üç dinar (altın) verdiler.

Lebid, Peygamber Efendimiz’in saçından birkaç tel elde etme yolları aramaya başladı. İstediğini elde edince, ona birtakım düğümler attı ve üfledi. Bu düğümlenmiş ve üflenmiş saçları erkek hurmanın kurumuş çiçek kapcığının içine koydu. Sonra, onu götürüp bir kuyunun içindeki basamak taşının altına yerleştirdi. Lebid sihir yaptıktan sonra Resûlullâh hastalandı. Gözlerinin feri de azaldı. Hastalığı günlerce sürdü. Yemeden-içmeden kesildi.

PEYGAMBERİMİZE YAPILAN BÜYÜ NASIL BOZULDU?

Allâh Teâlâ, Resûlü’ne, bu sihrin kim tarafından, nasıl yapıldığını ve nereye gizlendiğini gösterdi. Allâh Resûlü Hazret-i Ali ile Ammar’ı Zervan kuyusuna gönderdi. Kuyunun suyu kına rengine dönmüş, yanındaki hurma ağaçlarının başları da şeytan başı gibi olmuştu. Hazret-i Ali ile Ammar, kuyunun suyunu çekip boşalttılar, içindeki basamak taşını kaldırdılar ve sihri buldular.

BÜYÜ BOZAN AYETLER

Rivâyete göre bu esnâda Cebrâîl (a.s.) Felak ve Nâs sûrelerini getirdi. Her bir âyeti okudukça bir düğüm çözülüyordu. En son düğüm çözüldüğü zaman, Peygamber Efendimiz, bağdan kurtulmuş gibi açılıverdi. Yemek yemeye, su içmeye başladı. Allâh Resûlü Zervan kuyusunu kapattırdı. Sihir yapan Yahûdî Lebid’in de ne yüzünü gördü ne de bu suçunu anıp başına kaktı. Hayâtına kastetmiş bulunan Lebid’i ve onun mensûb olduğu Benî Zurayk kabîlesinden hiç kimseyi de öldürtmedi.[1]

HELAK EDEN GÜNAHLAR

Hazret-i Nebî bir gün:

“−Yedi helâk edici şeyden kaçının!” buyurdu.

Sahâbîler:

“−Ey Allâh’ın Resûlü! Bunlar nelerdir?” diye sordular.

Fahr-i Kâinât Efendimiz:

“−Allâh’a ortak koşmak, sihir (büyü) yapmak, Allâh’ın (dokunulmasını) haram kıldığı bir canı haksız yere öldürmek, fâiz yemek, yetim malı yemek, savaş meydanından kaçmak, nâmuslu ve mâsum kadınlara zinâ isnâd etmektir.” buyurdu. (Buhârî, Vasâyâ, 23; Müslim, Îman, 145)

BÜYÜ (SİHİR) YAPAN ŞİRKE GİRER Mİ?

Efendimiz, diğer hadîs-i şerîflerinde de şöyle buyurmuşlardır:

“Kim bir düğüm atar, sonra da ona üflerse sihir yapmış olur. Kim sihir yaparsa şirke düşer...” (Nesâî, Tahrîm, 19)

“Kim, çalıntı veya yitik bir malın yerini haber veren kimseye (arrâfa)[2] gidip ondan bir şey sorar, söylediğini de tasdîk ederse, o kişinin kırk gün hiçbir namazı kabûl olunmaz.” (Müslim, Selâm, 125)

[1] Bkz. İbn-i Sa’d, II, 197; Buhârî, Tıbb 47, 49, Edeb 56; Müslim, Selâm, 43; Nesâî, Tahrîm, 20; Ahmed, IV, 367, VI, 57; Aynî, XXI, 282.

[2] Kâhin, gelecekten haber verdiğini iddiâ eden falcı demektir. Arrâf da bir yönüyle kâhin mânâsındadır. Ancak arrâf, daha çok çalınmış veya kaybolmuş bir şeyin yerini haber veren kimselere denir. Bir de müneccim vardır ki, o da aslında kâhindir. Şu farkla ki müneccim, olacak hâdiseleri yıldızlara bakarak bildiği iddiâsındadır.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hz. Muhammed Mustafa 2, Erkam Yayınları