Peygamberimizin Cebrail ve Azrail Aleyhisselam ile Konuşması

Peygamber (s.a.s.) Efendimiz’in son anlarında Cebrail ve Azrail Aleyhisselam ile konuşması.

Vefâtı esnâsında Âlemlerin Efendisi ile Ölüm Meleği arasında vukû bulan konuşma, Allâh Resûlü’ndeki muhabbetullâhın derecesini açık bir şekilde göstermektedir.

PEYGAMBERİMİZİN CEBRAİL VE AZRAİL ALEYHİSSELAM İLE KONUŞMASI

Fahr-i Kâinât Efendimiz’in vefât ânı geldiğinde,Ölüm Meleği içeri girmek için izin istedi. Cebrâîl aleyhisselâm:

“–Ey Ahmed! Bu Ölüm Meleği’dir. Sen’in yanına girmek için izin istiyor! Hâlbuki o, Sen’den önce hiçbir kimsenin yanına girmek için izin istemediği gibi, Sen’den sonra da hiç kimseden izin istemeyecektir! Kendisine izin ver!” dedi. Ölüm Meleği içeri girip Peygamberimiz’in önünde durdu ve:

“–Yâ Resûlallâh! Yâ Ahmed! Yüce Allâh beni Sana gönderdi ve her emrine itaat etmemi de bana emretti! Eğer rûhunu almamı emredersen alacağım, bırakmamı emredersen, rûhunu Sana bırakacağım!” dedi. Allâh Resûlü:

“–Bunu gerçekten yapacak mısın?” diye sordu. Ölüm Meleği:

“–Ben, her hususta Sana itaat etmekle emrolundum!” dedi. Bu esnâda Cebrâîl aleyhisselâm:

“–Ey Ahmed! Yüce Allâh Sen’i özlüyor!” dedi. Efendimiz aleyhissalâtü vesselâm:

“–Allâh katında olan daha hayırlı ve daha devamlıdır! Ey Ölüm Meleği! Haydi, emrolunduğun şeyi yerine getir! Rûhumu al!” buyurdu.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Faziletler Medeniyeti 1, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

PEYGAMBERİMİZİN VEFATINI HABER VEREN SURE

Peygamberimizin Vefatını Haber Veren Sure

PEYGAMBER EFENDİMİZ’İN VEFATI

Peygamber Efendimiz’in Vefatı

PEYGAMBER EFENDİMİZ’İN SON ANLARI VE DEFNEDİLİŞİ

Peygamber Efendimiz’in Son Anları ve Defnedilişi

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • allahin selamı olsun hazreti muhammede ve pak ehli beytine ,bunlari okumuştum ama bana başka şeyler lazım başka şeylerde yazin okuyalım inşallah

    Çok Güzel miş

    allah razı olsun

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.