Kadir Mısıroğlu İslamofobi Gerçeğini İslamveihsan'a Anlattı

Tarihçi-Yazar Kadir Mısıroğlu, son dönemlerde Batı'da yükselen İslâm karşıtlığının psikolojik nedenlerini, tarihsel arka planını ve  İslamofobi'nin ortaya çıkış sebebini islamveihsan.com'a anlattı.  Batı insanının hazcı yaşam tarzını yaşayamamaktan korktuğunu söyleyen Mısıroğlu, İslam'ı, nefsani yaşam tarzına mâni bir sistem olarak gördüklerini söyledi. Bununla birlikte Osmanlı'dan 400 sene dayak yedikleri için şuurlarında bir İslam düşmanlığının olduğunu belirtti. Mısıroğlu, İslamofobi için ise "Yahudi icadıdır" dedi. Peki ama nasıl?

Röportaj: Furkan Hasdemir

Son zamanlarda Avrupa'nın İslam karşıtı tutumu büyük bir artış gösteriyor.  Avrupa'da yükselen bu İslâm karşıtlığının altında yatan nedenleri dînî ve tarihsel açıdan değerlendirebilir misiniz?

HRİSTİYANLIK YAŞLANDIKÇA İSLAMİYET GENÇLEŞİYOR

İslam yeni bir neşv-u neva devrine girdi. Hristiyanlık erken bunamaya uğradı. İslamiyet ise gençleşiyor. Avrupa’nın seçkin kafaları Müslüman oluyor. Adamlar da milletinin Müslüman olmasından korkuyor. Çünkü İslam’ın, nefsani arzularını engelleyen bir din olduğunu biliyorlar. Hristiyan olmak kolay. Kiliseye gitmese de dinin hiçbir emri yok üzerinde. Ahlaki umdeler dışında Hristiyanlığın emrettiği bir şey yok. Haftada bir gün kiliseye gider, gitmese de bir şey lazım gelmez. Almanya’da kiliseye gidenlerin oranı %7. Bunların da ekseriyeti yaşlılar. Batı’da din iflas halindedir. Onlar kendi dinlerini devam ettirmeyi Afrika’da ve Asya’da deniyorlar.

Kendi ülkelerinde kaybetmişler. Seçkin kafaların da Müslüman olduğunu görüyorlar. Amerika’da günde 150 kişi Müslüman oluyor. Eğer bizim Avrupa’daki işçilerimiz Türkiye’de İslami tedrisat uzun müddet tatil edilmeseydi ve İslam’la donanarak Batı’ya gitselerdi, sadece ahlaki davranışlarıyla te’sir ederlerdi ve Batı’da şu anda olanın 100 katı fazla Müslüman olurdu. Maalesef bizim insanlarımız dinden bîhaber gittiler oraya. Çoğu orada uyandı. Batı’nın İslamiyet’ten korkması normaldir. Çünkü bütün Batı nefsani arzularına tabidir. Onların dini de bu nefsani arzulara karşı çıkmamaktadır. Bunun ispatı nedir; sizin sorularınızı bilseydim bazı vesikalar hazırlardım. Erkek erkekle evleniyor, Kadın kadınla evleniyor papaz nikah kıyıyor.

Bununla birlikte nikahsız cinsi münasebette bulunmayı meşru gören bir millet Freud’u benimsemiştir. Freud bir Yahudi’dir. Dünyada insanlığı ifsat eden nazeriyeleri, felsefi sistemleri vaaz eden filozofların hepsi istisnasız Yahudi’dir.

Freud’a göre bir insan aynen tabiattaki hayvanlar gibi cinsi tatmin hususunda arzu her şeyi yapmalıdır. Yapmazsa psikolojik manada rahatsız olur. Bunun için de Psikanaliz diye bir tedavi metodu geliştirmiştir. Bunun manası insanları cinsi arzular ve tatmin hususunda aynen hayvan derekesine indirmek. Dünyada Almanya kadar Freud’un fikirlerini benimsemiş başka hiçbir millet yoktur. Böyle bir millet, İslamiyet gibi her türlü nefsani arzuya dem vuran bir dinden korkmaz mı? Çünkü doğru olarak nefsani arzuları istikametinde bila takayyüt(kayıtsız, şartsız) hareket ettiği doğru kabullenmiş. Şimdiki karşıtlığı buradan geliyor.

ŞUURLARINDA İSLAM DÜŞMANLIĞI VAR

Tarihi sebebe gelince; Batı  bizden 400 sene dayak yemiş. Şuurlarında İslam düşmanlığı var. Kanuni'nin iki defa Almanya seferi var. O seferde Karşısına bir Alman ordusu çıkmadı. Şarlken Amerika henüz keşfedilmemiş yerlerin dahi sahibi kabul ediliyordu. Alman tarihinin en şanlı devridir. Merkez hükümeti Ahlen şehriydi. Kanuni’ye karşı Ahlen şehrinin dışına çıkmadı. Kanuni "biz köylülerle mi harp etmeye geldik" dedi ve geriye döndü. İsteseydi Manş Denizi'nden çıkardı. Hunlar gibi Avrupa’da kaybolurdu. Nüfus kifayetsiz olduğu için. Bununla beraber 16.yyda yani kanuni devrinde papalık meclisi bir karar aldı.

HERKESİN BİLMEDİĞİ BİR ŞEY SÖYLEYECEĞİM SİZE

Herkesin bilmediği bir şey söyleyeceğim size.  Amerika keşfedildiğinde "biz bütün halkımızı Amerika’ya taşıyalım ve bu Avrupa’yı Türklere insansız bir şekilde bırakalım " diye karar aldılar. Lakin o asırda ahali feodal olduğu için toprağa bağlı olduğu için bu karar tatbik kabiliyeti kazanmadı. Amerika’ya suçlular ve maceraperestler gitti. Toprağa bağlı olan halk yerinden kolay kolay sökülemez. Bundan dolayı tatbik kabiliyeti olmadı. Böyle korkuyorlardı. Manş denizi’nden kanuni çıkabilir miydi, çıkardı. Hiçbir engel yoktu. Fakat nüfus meselesinden dolayı Tuna Nehri'ne kadar vatan yapmayı uygun buldular. Tabi hudut var. Bununla beraber Tuna Nehri'nin ötesinde harp marşı olarak kullandıklarından bu yedikleri dayağın tesirinden çıkamamışlardı. Bunun için kendi dinleriyle alakası kalmamasına rağmen Batı’da din, bakiyyesi İslam düşmanlığı şeklinde devam etmektedir.

IMG_1130

İSLAM YENİ BİR YÜKSELİŞ DEVRİNE GİRDİ

İslamofobi denilen meselenin icadı meselesi için şunu diyebilirim; Yahudiler, milletleri birbirine kırdırmak için her millete bir düşman icat eder. Rusya’da Komünizm’i iktidar yapan Yahudilerdir. Benim elimde Dublin’de basılmış bir kitap var. Soyvet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği’nin idarecileri yazıyor. İlk hükümetlerin idarecilerinin listesi ve milliyeti yazıyor. Kabinede 30-40 kişi var. İsimlerin karşılarında bir tek Stalin’in George yani Gürcü yazıyor. Diğerlerinin yukarıdan aşağıya;

‘Jude (Yahudi)!IMG_1134 Jude!  Jude!  Jude!  hepsi Jude!’ Lenin dahil. Hâlbuki Lenin babadan Tatar’dır ama anne tarafından Yahudi olduğu için Yahudiler Yahudi kadının doğurduklarını Yahudi saydıkları için listede oda Yahudi görünüyor. Onlar Komünizm’i Rusya’da iktidar yaptılar çünkü oradaki Yahudiler çarlık zamanında çok kötü durumdaydı. Başlangıçta Stalin’in 1930’larda temizlik yapmasına kadar Yahudiler hâkimdi. Komünizm’in yıkılmasını da Yahudiler gerçekleştirdi.

Yahudiler Komünizm’i yıkınca Batı’ya yeni bir düşman lazımdı.  Ortayayeşil tehlike diye bir şey attılar. Ve İslamofobi de Yahudi icadıdır. Bunun için bir davayı ortaya atan az çok karşısındakini ikna edecek deliller bulması lazım gelir. İşte İslamiyet’in yeniden diriliş safhasında olmasını örnek gösterdi. İslam dünyası uyanışa geçti. Çünkü Birinci Cihan Harbi nihayetinde İslam dünyası işgale maruz kalmıştı. İşgalciler yabancı hüviyetiyle uzun müddet duramayacakları için yerli işgalcileri türeterek çekildiler. Bizimki de yerli işgalci gibiydi. İslam dünyasında müessir olmak, baş olmak şansı Türk milletinde olduğu için en büyük tahribatı burada yaptılar. İkinci derecede Mısır’da yaptılar. Üçüncü derecede Suriye’de yaptılar. Birinci derecede bizde olduğu için bizdeki tahribat ağır oldu. Yazı değişti, din tedrisatı yasaklandı vehâkezâ….

İSLAMOFOBİ KESİNLİKLE BİR YAHUDİ İCADIDIR

IMG_1125

Oradaki diktatörler sadece din aleyhine faaliyet gösterdi ve Türkiye’deki kadar tahripkâr olamadılar. Demek oluyor ki bu Yahudi icadıdır. Bu Yahudi icadı İslamofobi’yi Rusya’nın yerine yeni tehlike olarak Batı’nın karşısına koymuştur. Bunu da temellendirebilmek için tarihî kinleri tahrik etmiştir. Bunun sana tipik bir misalini vereyim. 1969 senesinde ilk insan Ay’a ayak bastığı gün ben orta İngiltere’de Manchester şehrinde üniversitede Dünya Müslüman Talebeler Birliği’ne ders veriyordum. Ay’a ayak basma hadisesi benim konferansım esnasında gerçekleştiği için konferansa ara verdik gittik televizyondan seyrettik. Konferanstan sonra biri bana Manchester Guardian Gazetesi getirdi. Bu benim arşivimde hâlâ durur. Gazetede Samuel Kohen adıyla Turkey Lakers (Türkiye mektupları) başlığı altında bir yazı var. Şayan-ı ibrettir ki bu adam bugün de Türk basınında çalışan Sami Kohen’dir. Türkiye basınında Sami Kohen, Manchester Guardian’da Samuel Kohen’dir.

Sami Kohen Diyor ki ; “Ey batılılar! Siz Japonya sanayi hareketine girdiği hengamda uzaklığı dolayısıyla ona lâkâyt kaldınız. Bugün sizi sanayi rekabetinde tehdit eder hale geldi. Ama Size Japonya’dan idelojik bir tehlike mevcut değildir. Şimdi Türkler sanayiye giriyorlar. Sanayiye girişle birlikte de eski dünya görüşlerine dönüyorlar. O görüş sebebi ile bu adamlar sizi 400 sene dövdüler unutmayın. Her köyde bir Kur’an kursu her kasabada bir imam-hatip açıyorlar. Maddi kalkınmaya ilaveten bu hüviyet-i asliyelerine dönüşte belli bir kıvama geldiği zaman sizi yine döverler, gözlerinizi açın.”

Peki ne yapmalı? Onu da ben ekliyeyim. Sanayisini montaja, İslamî uyanışını da muvazaya çevirin. Yani İslam adına İslam’a aykırı görüşler, başka bir din. Onların bazıları kullanıldığını da bilmez. Bu görüşlere imale edildikleri zaman bunun arkasında Yahudi olduğunu da bilmeyebilirler. Bilen de vardır bilmeyen de vardır. Demek ki ideolojik dönüş ve canlanış bir muvaza hareketi. Yine İslam ama muhteva sakattır. Mesela ;“Kur’an sana yetmiyor mu? Sünnet ne lazım”

DİNİ DİN ADAMLARIYLA VURMAYA ÇALIŞIYORLAR

Şunu gördüler ki Kemalizm’in tutmama sebebi din aleyhtarlığını din sınıfı dışındaki adamların yapmış olmasıdır. Bu adam din adamı değil. Bunun çok misalleri vardır. Ne Hüseyin Cahit ne Abdullah Cevdet bunların hiçbiri din adamı değil. Halk bu adamları dinlemiyor. Halk din sınıfından adamı dinliyor. O halde din sınıfı içinde bir bozuk din anlayışı... Dini kaldırmak kabul olmadığına göre o zaman dinin muhtevasını bozalım. Bu, bozuk din adamı yetiştirme safhası da bu planın bir eseri olarak ortaya çıkmıştır. Bundan dolayıdır ki zaten ihmal edilen dini tedrisat dolayısıyla dinin mahiyyet-i tahkikiyesinden haberdar olmayan insanlar içinde birçokları ‘din başka şey, şeriat başka şey’ diyor. Korutürk Cumhurbaşkanı sıfatıyla” Müslümanım ama şeriatçı değilim” dediğine göre halk içinde de cehalet derecesine dine bakan çok adam vardır.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • Lakers değil Letters olacak.

    Allah razi olsun

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.