Hz. Ali’den (r.a.) Oğlu Hz. Hasan’a (r.a.) Öğütler

Hz. Ali’nin (r.a.) iki cihan saadeti için büyük oğlu Hz. Hasan’a (r.a.) verdiği hikmet yüklü öğütler.

Hazret-i Ali radıyallahu anh eşini ve çocuklarını çok severdi. Her iki cihanda mesut olmaları için yaşantısı ve öğütleriyle onların manevi hayatını beslerdi.

HZ. ALİ’DEN (R.A.) OĞLU HZ. HASAN’A (R.A.) NASİHATLER

Hazret-i Ali radıyallahu anh Hazret-i Hasan’a radıyallahu anh şöyle nasihatte bulunmuştur:

“Ey oğul!

Her şeyden önce Allah’tan hakkıyla kork. Bütün emirlerini yerine getir. Onu anmakla kalbini yaşat. İpine sımsıkı sarıl. Eğer tutunursan Rabbınızla aranızdaki bağdan daha kuvvetli hangi bağ bulunabilir? Kalbini mev’ıza ile yaşat. Zahidlikle dünya malını ve ona olan aşkını terk etmekle onu öldür.

Ciddi olarak ölümü an ve ölümü anmakla kalbini yaşat. Her şeyin yok olacağını bil ve kalbinin de yoklukta karar kılacağını ona bildir. Ona dünya facialarını ve musibetlerini teker teker göster. Zamanın şiddetini ve kükreyişini gece ve gündüzlerin aleyhine çevrildiğini düşün, hatırla ve hatırlat.

Kendi nefsine kalbine, daha evvel geçmiş evlâdı insanların kıssalarını ve hikâyelerini söyle. Mazide insanların başına gelen felaket ve musibetleri düşün. Aynı şeyin tekerrür etmemesi için dikkat et. Atalarının topraklarında ve yaşadıkları yerlerde gez. Ve onların eserlerini dikkatle tetkik et. Onlar neler yapmışlar, nereden nereye ne için göç etmişler? Bunları tetkik ettiğin zaman onların pek yakın arkadaşlarından ve sevgililerinden ayrılıp gurbet ellere gittiklerini göreceksin, tıpkı onlar gibi sen de pek yakında bilmediğin görmediğin yerlere göç edip gideceksin. Şu halde istikbaldeki yerini şimdiden hazırla ve temizle. Ahiretini dünya ile satma.

Bilmediğin şey hakkında konuşma, vazifen olmayan şeye karışma. Ve her hangi işi kendi ehline bırak. Sonunda bir felaket gelmesinden korkduğun yolu terket. Zira bir işte felaket sezildiğinde onu terk etmek, korku ile ilerlemekden hayırlıdır.

Allah yolunda hakkıyla çalış. Onun uğrunda mücâhede ve mücadele etmekten çekinme. Herhangi bir insanın ağır sözleri seni yolundan alıkoymasın. Nerede olursan ol! Hakk’a ulaşmak için bütün güçlükleri aşmaya çalış.

İslâmiyet’te ne var ise hepsini anla ve öğren. Kendini güçlükler karşısında sabretmeye alışdır. Bütün işlerde Allah’ına sığın zira O en iyi koruyucudur, en iyi barınak ve en yakın kurtarıcıdır. Her işinde Allah’a teslim ol. Zira insanoğluna her şeyi bahşeden de O, mahrum eden de O’dur.

Bir işi yapmadan önce onun üzerinde iyice düşün. En iyi şekilde karar verebilmek için güvenilir kimselerle istişare et. Bu tavsiyemi anlamaya çalış. Ve bundan ayrılmamaya dikkat et. Şunu bil ki en hayırlı söz faydalı olandır. Fayda vermeyen ilimde hayır yokdur. Öğrenilmesi lüzumlu olmayan ilimden de bir faide temin edilmez.

Ey oğul!

Kendimi, hayatımın son demlerini yaşadığımı ve gittikçe zayıflamakta olduğumu görünce bu tavsiyemi sana bildirmekte acele etmeyi uygun gördüm. Zira düşündüğüm bütün şeyleri sana söylemek için bir zaman bulamadım. Ecelimin gelmesinde vücudumun zayıflaması gibi hafızamın da zayıflamasında, hevâ ve heveslerin veya dünya fitnelerinin benim nasihatımdan önce kalbine hakim olmasından, bunun neticesi olarak da huysuz bir at gibi olmandan endişe ederek sana nasihatimin bir kısmını yazıyorum.

Ey oğul!

Benim vasiyetimden edineceğin şeylerin en hayırlısı Allah’tan korkup O’na sığınmak, O’nun sana farz kıldığı şeyleri yerine getirmek. Atalarının ve geçmiş insanların izini takip etmekdir. Şimdi sen kendi nefsine nasıl güven ve itimatla bakıyorsan, senden evvel geçen ataların aynı şekilde kendilerine güveniyorlardı. Şimdi, sen nasıl düşünüyorsan onlar da aynı şeyi düşünüyorlardı. Fakat neticede iyi ve doğru buldukları şeyi tuttular vazifelerini noksansız yapmaya çalıştılar. İşte onların neticede vardıkları şeyi ve takip ettikleri yolu takip etmek istemiyorsan, onların başında takip etdikleri yolu aynen takib et. Fakat bu, şüphelerini çoğaltmak ve düşmanlıklarını artırmak için değil. Doğruyu ve hakikati anlayıp öğrenmek için olsun.

Tetkiklerini yaparken evvel Allah’a sığın. Ondan başarılar dile. Seni şüpheye götürecek veya kötülüğe düşürecek her şeyi terk et. Kalbinin her türlü kötülükden durulduğunu, fikirlerinin toplandığını ve tek arzunun hakikati bulmak olduğunu görünce sana söylediğim hususları düşünmeye başla. Şayet bunlara sahip olduğuna kani değil isen karışık mevzulara girişme. Zira önünü göremeyen bir kimse gibi olursun ki her an içinden kurtulmak pek güç olan çukurlara, uçurumlara düşersin.

Böylece karanlıklar içinde, zulmetler arasında boğulup mahvolmaya mahkûm olursun. Önünü görmeden yürümek ve her an uçurumlara yuvarlanmak tehlikesiyle karşı karşıya kalmak ise İslâmiyeti öğrenmek isteyenlere yakışmaz.

Ey oğul!

Bu tavsiyelerimi dinle ve anla. Ve bil ki her canlının ölümünü elinde tutan, yaşamasını da elinde tutmuştur. Varlıklara can verib yaşatan, neticede onları öldürendir. Zenginleri fakir, fakirleri zengin yapan O’dur. Her türlü belayı ve hastalığı veren O. Her belaya bir deva bulan yine O’dur. Dünya taşıyla, toprağıyla, rengiyle, şekliyle, ağaçları ile meyveleriyle O’nundur. O’nun isteği ve arzusu üzerine hareket etmektedir. Ahiret de hesabıyla, cezasıyla, cennetiyle, cehennemi ile ve bizim bilmediğimiz daha birçok şeyleriyle O’nundur.

Bu hususların birisini bilmediğini görünce onu cehaletine atfet. Zira sen câhil yaratılıp sonra öğretilen ilk yaratıksın. İlimde her ne kadar ilerlersen, birçok şeyde şüphesiz yine bilmediğin bulunacakdır. Çünkü düşünme sahasının oluşunda görme kudretinin pek ilerisinde bulunan çok şeyler vardır. Şayet bunlardan birisine muttali olabilir ve Allah sana bazı şeyleri öğretirse onu kendi kudretinle meydana getirip kazandığını zannetme. Bilakis bunun için seni yaratan, rızıklandıran ve seni güzel varlık şeklinde meydana getiren ulu varlığa sığın. İbadetin O’nun için olsun. Aşkın O’na olsun, korkun yalnız O’ndan olsun!

Bil ki ey oğul!

Peygamber’in sallallahu aleyhi ve sellem Allah hakkında bildirdiği gibi, hiçbir kimse bildirmedi. Ve bildiremez. O’nu bir önder ve kurtuluş ordusunun kumandanı gibi kabul et.

Bil ki ey oğul!

Seni yaratan Rabbim’in bir ortağı olsaydı sana peygamberleri gelirdi. Böylece O’nun sıfatlarını ve işini öğrenirdin. Fakat o kendisinin söylediği gibi tek ilâhdır. Kendi mülkünde hiçbir kimse O’na düşmanlık besleyemez. O doğurmamıştır. Doğurulmamışdır. Ölmeyecektir. Ebedîdir. Her şeyden evvel vardır. Fakat varlığının bir başlangıcı yoktur. Her şeyden sonra kalacaktır. Fakat kalmasının da bir sonu yoktur.

Kudreti, büyüklüğü, kalbin, gözün çerçevesi haricindedir. Eğer bunları bilir ve inanırsan, küçüklüğünü düşünerek yakıştığı gibi hareket et. O’nun karşısında kuvvet ve kudretsizliğini düşün! Her hususta O’na ihtiyacın vardır. O’na yönel. Rızasını dile. Cezasından kork. Emirlerini yerine getirmeye çalış. Zira O iyilikten başkasını emretmez. Nehiylerinden kaçın. Çünkü O, kötülükden başkasını nehyetmez.

Ey oğul!

Dünyayı ve onun türlü hallerini, içinde bulunan bütün şeylerin başka bir yere göç edeceğini, ahireti ve ehli için orada yapılacak şeyleri, akibetlerini bildirdim. Bunlar hakkında senin ibret alman için bazı misaller verdim. Bu misaller ile senin kurtuluşunu ümit ettim.”

Kaynak: Sâdık Dânâ, İslam Kahramanları 1, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

HZ. ALİ (R.A.) KİMDİR?

Hz. Ali (r.a.) Kimdir?

HZ. ALİ’NİN (R.A.) FAZİLETLERİ

Hz. Ali’nin (r.a.) Faziletleri

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.