Esad Erbili Hazretleri’nin Kabri Nerede?

Esad Erbilî Hazretleri (1847-1931) kimdir? Nerede şehit edilmiştir? Esad Erbili Hazretleri’nin kabri nerededir? Esad Erbili Hazretleri’nin kısaca hayatı, vefatı ve defnedildiği yer (kabri).

Muhammed Esad Erbilî Hazretleri, 1847-1931 yılları arasında yaşamıştır. Musul’un Erbil kasabasında doğmuştur. Babası Erbil’de bulunan Halidî Tekkesi’nde postnişin Şeyh Muhammed Said’dir. Dedesi, Hâlid-i Bağdâdî’nin halifelerinden Şeyh Hidayetullah’tır.

İlk tahsilini Erbil’de tamamlamıştır. Davud Efendi’den özel dersler görmüş, icazet almıştır. Daha sonra Şeyh Tâhâ el-Harîrî’ye intisap etmiştir. Seyr u sülûkünü tamamladıktan sonra 1292/1875 tarihinde şeyhi Tâhâ el-Harîrî’nin de vefatı üzerine irşad vazifesine başlamıştır.

Altın Silsilenin 33. halkasını oluşturan Esad Erbilî Hazretleri, ilmî icazetnamesini Davud Efendi’den, Nakşî icazetnamesini de Tâhâ el-Harîrî’den almıştır. Bunun yanında Kadirî Âsitâ­nesi şeyhi Seyyid Abdulhamîd-i Birifkânî’den de Kadirîlik icazeti almıştır. Hem Nakşî hem de Kadirî tarikatından icazetlidir.

Hac dönüşü İstanbul’a yerleşmiş, Kelâmî Dergâhı şeyhi olmuştur. Esad Erbilî, 1316/1900 senesinde Sultan Abdülhamid Han tarafından, memleketi Erbil’e vazifeli olarak gönderilmiştir. Meşrutiyetin ilanıyla birlikte 1324/1908’de sevenlerinin daveti üzerine İstanbul’a dönerek Kelâmî Dergâhındaki görevine tekrar başlamıştır. Meclis-i Meşayıh reisliği yapmış, Cerîde-i Sûfiyye adlı bir derginin ve “Cemiyet-i Sûfiyye” adlı bir yapılanmanın öncülüğünü yapmıştır. Padişah Sultan Reşat tarafından Sürre Emini olarak görevlendirilmiştir.

Esad Erbilî Hazretleri 1 Şubat 1931 gecesi vefat etmiştir. Zehirlenerek şehit edildiğine dair rivayetler de vardır.[1]

SAFÂ CAMİÎ’NİN TARİHÇESİ

Bilinen şu ki: Esad Efendi’nin cenazesi ailesine verilmeyip gizli bir şekilde Menemen’de defnedilmiştir. Mezar yeri belli edilmemiştir. Daha sonra sevenleri mezar yerini tespit edip, beraberinde de birçok mevtânın bulunduğu araziyi satın alarak oraya bir cami yaptırmışlardır.

Bu camiye Safâ Camii ismi verilmiştir.

İşte bu Safâ Camii’nin tarihçesi ile ilgili mühim olduğunu düşündüğümüz bir yazıyı Es’ad Erbilî Hazretleri’ne, civarında medfun bulunan mevtâya birer Fâtiha ikramına vesile olması dua ve temennisiyle burada paylaşmak istedik. Bu belgede adı geçen ahirete irtihal etmiş bulunan kişileri de rahmetle yâd ederiz; hayatta olanlara hayırlı ömürler niyaz ederiz.

ESAD ERBİLİ HAZRETLERİ’NİN KABRİNİN BULUNDUĞU YERE CAMİ YAPILMASI

Operatör Doktor Ahmet Fahir Sağol tarafından daktilo edilip Muhterem Mustafa Dayhan Bey’e [2] verilen belge şu şekildedir:

Bismillahirrahmânirrahîm

“Kelime olarak Es-Safâ kelimesinde mânevî bir şifre vardır.

1952 senesi Eylül ayı son haftası, Cuma günü, Menemen’de, ikindi vakti pederim Halit Sağol ile nalbant dükkânı önünde otururken postacı geldi. Elinde bir telgraf vardı. “Dr. Ahmet Fâhir Sağol” adına gelen telgrafı aldım, okudum. Telgraf İstanbul’dan, Ömer Kirazoğlu’ndan geliyordu. Önce durakladım çünkü Ömer ağabey, benim o günlerde Menemen’de olduğumu bilmiyordu. Ben hemen telgrafı açtım ve okudum. “Efendi Hazretleri İzmir’de, görüşün” diyordu Ömer ağabey. Biraz daha düşündüm. Çünkü Efendi Hazretleri Sâmi Efendi Hazretlerini İzmir’de nasıl bulacaktım? Hiçbir kardeşi tanımıyordum, adreslerini bilmiyordum. Bu tereddüdüm çabucak zâil oldu. Çünkü beni karşılayacaklardır muhakkak, diye düşünerek İzmir’e gitmeye karar verdim. Pederimden müsaade istedim.

Pazar günü Menemen’de bağdan göçülecekti. Zaten o günlerde Menemen’de bulunmamın nedeni de düğün hazırlıklarıydı. İzin hakkım yoktu. Bu arada bir ay rahatsızlandığım için raporluydum. Hava Harp Okulunda Dr. Üsteğmen iken rahatsızlandığım için Eskişehir Hava Hastanesine yatırıldım. Orada bir müddet yattıktan sonra teşhis bile koyamadılar. Neticede bir buçuk ay hava değişimine heyetçe karar verildi.

O nedenle Menemen’e gelebildim. İzin hakkım yokken âni çıkan bir rahatsızlık neticesi verilen istirahat müddeti, düğün hazırlıkları için âdeta bir nîmetti, lütûftu. İzmir’e gitmek için pederden müsaade istedim. Pazar günü bağdan göç olacağı için “İnşallah yetişirim” diye söyledim. Cumartesi günü İzmir’e gittim. Orada kimden istifâde edecektim, bilmiyordum. Bu endişe içinde ikindi namazını İzmir’de Hisar Câmiinde kılmaya karar verdim ve câmiye gittim.

Belki orada bir kılavuz kendini tanıtacak, bana yardımcı olacaktı. Namazı cemaatle kıldık. Sağıma ve soluma baktım, bir tanıdık veya bir işâret bekliyordum. Ayağa kalktık, orta yaşta bir kişi ile tanıştım. “Buyrun, bir çay içelim” dedi. Berâberce onun dükkânına gittik. Gittiğimiz yer küçük bir terzi dükkânıydı. İsmi Tayfur Koyuncuoğlu imiş. Çay söylediler.  O arada bir genç geldi. Konuşmasında “Efendi Hazretleri” diye söyleyince, ben hemen “Kim o Efendi?” dedim. O zaman “İstanbul’dan Sâmi Efendi Hazretleri dün geldiler” dediler. Ben de durumu anlattım. “Hemen ziyârete gitmem lâzım” dedim. O genç arkadaşla dükkândan ayrıldık. İkiz Çeşme’de Hacı Ahmed Dayhan’ın kardeşi Kadri Efendi’nin evine gittik.

Efendi Hazretleri oradalarmış. Ben odaya girdim, ellerini öptüm. Hatırımı sordular. “Bandırma Ekspresi ile döneceğiz, Ömer Bey’e de haber verdik.” dediler. O anda içimden gelen bir ses bana şöyle söyletti ki, hâlâ nasıl böyle söyledim diye kendimden hâyâ ediyorum, “Efendim, Menemen’i ziyâret etmeden mi gideceksiniz?” dedim. Ama pişmân oldum ve müsaade isteyerek odadan çıktım. Hemen beni çağırttılar ve “Peki, Menemen’e nasıl gideriz Fâhir Bey?” dediler. “Kolay Efendim.” dedim ve planı arz ettim. Ertesi gün, yanında hizmetinde bulunan Konyalı Halıcı Emmi Amca, Mehmet Amca, Ahmet Dayhan ile berâber arabalarla Menemen’e gelecekler, ben Menemen’in girişinde söz verdiğim saatte bekleyecektim. Karşıladım, oradan Kabristana gidildi.

Eski kabristanın duvarları yıkılmış, mezar taşları kısmen çalınmış, âdetâ bir çöplük gibi bakımsız bir hâldeydi. Çünkü yıllarca ben de görmemiştim. Kabristanın bir tarafına gecekondu gibi göçmen evleri yapılmış. Efendi Hazretleri ile yürüdük. Bir betondan yığıntı yanına yaklaşırken bana Efendi Hazretleri şöyle seslendi:

“Kabrin yanına biraz otursak nazar-ı dikkati çekmez miyiz?” dediler. Dâima sünnete uyarak hareket ederlerdi. İstişâre etmeden bir işe tevessül etmezlerdi. Ben “Hayır Efendim” dedim. Ayağından lastikleri çıkararak, mestlerle kabristanda âdetâ toprakta, çöplükte yürüyerek gittiler ve diz çöktüler. Bizler arkasından kabir ziyâretinde bulunduk.

O sırada arkada bir kişi şöyle seslenerek, elinde bâzı evraklarla geldi:

“Bakın dün belediyeden fen memurları geldiler, bu plan projeleri unutup gitmişler. Yarın bu parseller belediyede açık arttırma ile satılacak.” diye haber verdi. Efendi Hazretleri de yanımıza geldi. Bu konuşmayı duydu. Kabristandan ayrılırken Efendi Hazretleri cebinden bir adet kağıt 100 lira çıkardı, bana uzattı.

“O parseli alalım inşallah” dediler. Ben parayı aldım, cebime koydum. Ama Konyalı Halıcı Hacı Emmi Amca hemen yanıma geldi:

“Ver o parayı, al bunu” dedi. Îtirâz edemedim. Efendi Hazretleri’nin verdiği parayı verdim. Oradan arabaya binerek Menemen’deki eve gittik. Odada kahve içtiler, babamla tanıştılar. O zaman düğün hazırlıklarından bahsettim, düğüne dâvet ettim. Duâ buyurdular. Hep berâber İzmir’e avdet ettiler. Ertesi gün kabristandaki o parseli Belediye Reisi Bedri Bey’in yanına giderek açık arttırma ile satılan o parseli,

“Orada büyük dedem var” diyerek satın aldım. Bir müddet sonra oraya câmi yapılması uygun görüldü. İstanbul’dan Ömer Kirazoğlu Ağabey geldiler. Yerinde ölçtüler. Sonra, yapılacak olan Safâ Câmiinin berâberce temelini attılar.

Yukarıda anlattığım hâdiseler sanki önceden planlanmış, tanzîm ve tertip edilmiş gibi sıra ile cereyan etmiştir. Büyüklerin mânevî himmet ve rızâları ile hepsi zuhûr etmiştir. Allah hepsinden râzı olsun. Câmi inşaatında Hacı Ahmed Dayhan Ağabey, Pederim Halit Sağol ve yardımları olan herkesten Allah râzı olsun. Rahmetle yâd edelim. (Operatör Doktor Ahmet Fâhir Sağol. Şubat 1997)

Dipnotlar:

1) Geniş bilgi için bkz. Ethem Cebecioğlu, Allah Dostları 8, Muhammed Esad Erbilî (20. Yüzyıl Türkiye Evliya Menâkıbı), Kalem Eğitim Kültür Akademi Derneği Yayıncılık, Ankara 2015, s. 18; ayn. mlf, Allah Dostları 7, Kalem Kültür Akademi Derneği Yayıncılık, 2013; ayr. bkz. Vahit Göktaş, Muhammed Esad Erbilî, İlahiyat Yayınları, Ankara 2013. 2) Muhterem Mustafa Dayhan Bey’e teşekkürlerimizi sunuyoruz.

Kaynak: Vahit Göktaş, Altınoluk Dergisi, Sayı:385

ESAD ERBİLİ HAZRETLERİ’NİN KABRİNE (SAFÂ CAMİÎ’NE) NASIL GİDİLİR?

Muhammed Esad Erbili Hazretleri’nin kabri nerededir? İşte adres bilgileri ile Esad Erbili Hazretleri’nin kabrinin bulunduğu yer.

Esad Erbili Hazretleri’nin kabrine gitmek için İzmir Menemen'de bulunan Sefa Camii'ne gitmeniz gerekiyor. Caminin hemen bitişiğinde Esad Erbili Hazretlerinin kabrini ziyaret edebilirsiniz.

Adres bilgisi:

İslam ve İhsan

ŞEYH MUHAMMED ESAD ERBİLİ'NİN HAYATI

Şeyh Muhammed Esad Erbili'nin Hayatı

ESAD ERBİLİ HAZRETLERİ KİMDİR?

Esad Erbili Hazretleri Kimdir?

MUHAMMED ESAD ERBİLİ HAZRETLERİNİN HİKMETLİ SÖZLERİ

Muhammed Esad Erbili Hazretlerinin Hikmetli Sözleri

ALTIN SİLSİLE

Altın Silsile

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • Tayfur Koyuncuoğlu diye bahsedilen kişi İzmir'deki Eşrefpaşa semtine adını veren Eşref Paşa'nın hocası olan kişinin torunu olan kişi ise (ki muhtemelen odur), Sami Efendi Hz.'nin talebeliğini de yapmıştır. Kendisi ile vefatından evvel İzmir'de 1 sene kadar birlikte olduk. Veliliği kabrinde muktedir olsa da, bir takım alametlerini gördüm ve yaşadım. Nur yüzlü, tatlı sözlü, hikmet sahibi bir insandı. Nakşibendi Tarikatı'na girmedim. Ancak tarikatın pekçok şeyini hocam bana ve arkadaşlarıma yaşattı. Bizi güzel yerlere götürdü. Öyle bir insan tanıdığıma o kadar mutlu oldum ki anlatamam. Allah rahmet eylesin, mekanı cennet ve kabri nur olsun. Keşke Sami Efendi Hz.'ne yetişme imkanımız olsaydı. Maalesef günümüz tarikat yapılarının çoğu ticarethaneye döndü. Seyri suluktaki yollar kesildi.

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.