Davasını Dünyaya Değişmeyen Lider

Dâvâsını dünyaya değişmeyen lider kahramandır. Kahraman liderlikler, hiçbir pahaya dâvâsını satmayan liderliklerdir. Onları toplumlarının içinde bir adım öne çıkaran da, işte bu ve buna benzer cesaretleri, fedakârlıkları ve şahsiyetli duruşlarıdır.

Bir devleti, bir cemaati, bir dâvâyı ve bir direnişi çözmenin en kolay yolu, liderliğin satın alınmasıdır. Liderlikte çözülme başlamış ise milleti/cemaati ayakta tutacak başka bir omurga oluşturmak zarurettir.

PARAYA TAMAH ETMEYEN LİDER ÖRNEĞİ

Cezayir'in millî kahramanı olarak kabul edilen Emir Abdülkâdir el-Cezâirî, hapishane günlerindeki her türlü sıkıntıya rağ­men, bir sûfîde bulunması gereken fütüvvetini asla kaybetmedi.

Tutukluluğunun ertesi günü bir Fransız görevli, kendisiyle görüşme talebinde bulundu. Genaral Dumas, Emir ile görüşüp kendisine göz kamaştırıcı bazı tekliflerde bulunması için Fransa Kralı tarafından gö­revlendirilmişti. Teklifler karşılığında Emir’den istenen şey, Fransa’dan başka, herhangi bir İslâm ülkesi­ne gitmekten vazgeçmesiydi. Emir’e sunulan göz kamaştırıcı teklifler arasında, Fransa’da krala lâyık muhteşem bir mevki, şeref kıtası, deb­debe ve bir prensin sahip olduğu şato ve müştemilâtı yer alıyordu. Emir, utanç verici bu teklifleri aşağılayıcı bir sükûtla dinledi. Bir cevap vermesi için ısrar edilince de keskin gözlerini eski arkadaşına dikip hiddet ve şaşkınlıkla, kendisine şunları söyledi:

“Ne acayip! Sahip ol­duğun diplomatik yetenekler, Fransa için hiç şüphe yok ki gerçekten önemli; fakat senden rica ediyorum, bu yeteneklerini benim üzerimde boş yere harcama!”

Sonra elbisesinin (bornoz) köşesinden iki eliyle tuttu ve pencereye doğru yaslanarak öfkeyle şöyle dedi:

“Kralın adına Fransa’nın bütün servetini bana verecek olsan ve onları da şu elbisenin içine koyma imkânın olsa, ben onların hepsini hiç düşünmeden dalga­ları hapishanemin duvarına çarpan şu denize atmayı tercih eder; teslim olduğumda bana verilen resmî taahhüdün yerine getirilmesinden asla vazgeçmem. Bana verilen taahhüd, ölünceye kadar benimle olacak. Ben sizin misafirinizim. İsterseniz bana bir tutuklu gibi davranabilirsi­niz, fakat bunun utancı ve yüz karası size ait olacaktır, bana değil!”[1]

[1] Ramazan Muslu, Emir Abdülkadir el-Cezairi, s. 120.

Kaynak: Adem Ergül, 365 Lider Davranış, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.