Abdestin Farz, Vacip ve Mendup Olduğu Durumlar

Abdest çeşitleri nelerdir? Abdestin farz, vacip ve mendup olduğu durumlar.

Abdestler gerekli olma derecelerine göre üçe ayrılır:

1. Farz olan abdestler:

İki durumda abdest farz olur:

a) Namaz kılacak olan abdestsiz kimsenin abdest alması farzdır. Bu namaz farz, vacip veya nafile namaz olsun, cenaze namazı veya tilâvet secdesinde olduğu gibi eksik namaz niteliğinde bulunsun hüküm değişmez. Delil; abdest âyeti [1] ile Hz. Peygamber’in “namaz kılacağım zaman, abdest almakla emrolundum.” [2]

b) Kur’an-ı Kerim’e el sürmek için abdestli bulunmak gerekir. Bir âyetin kağıt, deri, duvar veya bir nakit para üzerinde yazılı olması da, elle tutma bakımından aynı hükme bağlıdır. Delil: Ona ancak iyice temizlenenler dokunabilir” [3] ayeti ile Hz. Peygamber’in; “Kur’an’a ancak temiz olan dokunabilir.” [4]

2. Vâcip olan abdestler:

Ka’be-i Muazzama’yı tavaf etmek için, abdestsiz müslümanın alacağı abdest Hanefîlere göre vaciptir. Fakîhlerin çoğunluğu ise bunu, farz kabul ederler. Delil şu hadistir: “Beytullah’ı tavaf bir namazdır. Şu farkla ki, Allah tavafta konuşmayı helal kılmıştır. Kim tavafta konuşursa yalnız hayır söylesin.” [5] Hanefîler ise tavafı gerçek namaz gibi kabul etmez. Bu yüzden de onun sıhhati abdeste bağlı bulunmaz. Vacibin terkinden dolayı kurban cezası gerekir.

3. Mendup olan abdestler:

Bunlar sürekli olarak abdestli bulunmak, ezbere Kur’an okumak, ezan okuyup kâmet, getirmek, dinî kitapları tutmak, dinî ilimleri okuyup okutmak, cenaze yıkamak veya cenazeyi izlemek veya öfkenin geçmesi için alınacak abdestlerdir. Böyle bir niyetle alınacak abdestle, gerektiğinde her türlü namaz kılınabilir veya Kur’an-ı Kerim okunabilir.[6]

Diğer yandan abdestli kimsenin bir namaz kılmaksızın yeniden abdest alması su israfı sayılacağı için mekruhtur.[7] Gasbedilen veya yetime ait bir suyla abdest almak ise caiz görülmemiştir.

Dipnotlar:

[1] Mâide, 5/6. [2] bk. Ebû Dâvud, Et’ime, 11; Tirmizî. Et’ime, 40; Nesâî, Tahâre, 100; A. İbn Hanbel, I, 359; Dârimî, Vüdû’, 65. [3] Vâkıa, 56/79. [4] Mâlik, Muvatta’, Kur’an, 1; Kurtubî, Câmi’, XVII, 146; Şevkânî, Neylü’l-Evtâr, I, 205. [5] Zeylaî, Nasbu’r-Râye, III, 57. [6] Zühaylî, age, I. 210-212. [7] İbn Âbidîn, Reddü’l-Muhtar, I, 111.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslam İlmihali, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

KUR’AN’A VE SÜNNETE GÖRE ABDEST NASIL ALINIR?

Kur’an’a ve Sünnete Göre Abdest Nasıl Alınır?

ABDEST DUASI

Abdest Duası

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.