Zübeyr Bin Avvam (r.a.) Kimdir?

 Zübeyr bin Avvam (r.a.) kimdir? İlk iman edenlerden ve Cennet ile müjdelenen on sahabiden birisi olan Zübeyr bin Avvam'ın (r.a.) hayatı.

Zübeyr bin Avvam (r.a.) Peygamber Efendimiz'in halası Hz. Safiyye'nin (r.anha) oğludur. Cennet ile müjdelenen 10 sahabiden birisidir. Küçük yaşta babasını kaybetti. Velâyetini amcası Nevfel üstlendi ve onun yanında büyüdü.

ZÜBEYR BİN AVVAM’IN (R.A.) HAYATI

Zübeyr bin Avvam (r.a.) 594 veya 595 yılında Mekke’de doğdu. Babası Hz. Hatice’nin kardeşi Avvâm b. Huveylid, annesi Resûl-i Ekrem’in halası Safiyye bint Abdülmuttalib’dir. Soyu Hz. Peygamber’in dedelerinden Kusay b. Kilâb’da Resûl-i Ekrem ile birleşir.

İman bir nurdur. Müminin hayat ışığıdır. Onunla canlı ve diri kalır mümin. Onunla davranışları netleşir, berraklaşır. Onunla güzelliklere açılır. Samimiyet, sadakat kazanır. Küfür ise, karanlıklar dehlizidir. Orada her şey örtülü ve gizlidir. O dehlize battığı için yolunu şaşırmıştır kafir. Sözü, özü birbirine karışmış, davranışları bulanık, samimiyetten, emin ve güvenilir olmaktan uzak kalmıştır.

İslam, karanlıklar içinde bocalayan hayatlarını hiç bir ölçüye koyamamış insanlara güneş gibi ışık tutmuş, önce onların gönüllerini aydınlatmış, sonra o aydınlık içinde yaşamalarını istemiştir.

İman nuruyla buluşup, Allah Resulü'ne teslim olan sahabe-i kiram, işkence ve zulüm karşısında bile imanlarında sebat etmişlerdir. O nur, gönüllerinde ihlas, sadakat, tevekkül, cesaret, feragat ve fedakarlık çiçekleri açmasını sağlamıştır. Saadet asrı bunun örnekleriyle doludur.

PEYGAMBER EFENDİMİZİN HAVARİSİ

Sevgili Peygamberimizin: "Her Peygamberin havarisi yani samimi dostu vardır. Benim havarim de Zübeyr'dir." buyurduğu Hazret Zübeyr İbnü'l-Avvam (r.a.) bu iman erlerindendir.

Genç yaşta (15 yaşlarında iken) Hz. Ebubekir (r.a.) vasıtasıyla Müslüman oluyor. Kureyş müşriklerinin işkencelerine maruz kalıyor. Ama imanından hiç bir zaman taviz vermiyor.

Bir gün amcası, Zübeyr'i (r.a.) hasıra sarıp ateşe veriyor da "Muhammed'in Rabbini inkar et, kurtarayım!..." diyor. Zübeyr (r.a.) ise: "Hayır... Vallahi asla küfre dönemem!" diyerek karşı koyuyor.

Yine İslam'ın ilk günlerinde Resulullah'ın (s.a.v.) öldürüldüğüne dair bir haber yayılıyor Mekke'de. Zübeyr (r.a.) yaşının küçüklüğüne bakmadan hemen kılıcını kuşanıp bu haberi araştırmak üzere Mekke sokaklarına çıkıyor. Öyle niyet içinde ki, eğer bu haber doğru çıkarsa kılıcını bütün Kureyş'in boynundan geçirecek. Bu niyetle dolaşmaya başlıyor. Zübeyr Mekke'nin üst sokaklarında gezinirken Resulullah (s.a.v.) ile karşılaşıyor. Allah Resulü (s.a.v.) ona ne olup bittiğini soruyor. Zübeyr de duyduğu haberi aktarıyor. Bunun için kılıcını kuşandığını, haberi araştırmaya çıktığını söyleyince, Resul-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz: "Kendisinin devamlı hayırda olması ve kılıcının galib gelmesi için" dua ediyor.

SELL-İ SEYF NEDİR?

Hazreti Zübeyr (r.a.) İslam'da ilk önce "sell-i seyf" yapan yani, "kılıcını çeken" kişi olarak nitelenir bu yüzden. Bir çığır açmak, hayırlı işlerde öncülük yapmak, İslami güzellikleri yaşamada örnek olmak, kapanmayan bir sevap kapısını elde etmektir.

Hazreti Zübeyr'in (r.a.) de kıyamete kadar Allah yolunda kılıç sallayanlardan ecir alacağım Cibril-i Emin Resul-i Ekrem'e (s.a.v.) gelerek haber veriyor. Şöyle ki:

"Allah sana selam ediyor ve buyuruyor ki, Zübeyr'e benden selam söyle ve ona müjde ver. Kıyamete kadar Allah yolunda ne kadar kılıç sallayan mücahit varsa, onların ecirlerinden bir şey eksiltmeden hepsinin sevabı kadar Zübeyr'e de verilmiştir. Çünkü O, Allah yolunda kılıcını sallayanların ilkidir."

Sevgili Peygamberimiz Talha (r.a.) ile Zübeyr'den (r.a.) çok söz ederler, her ikisinin de aralarında büyük benzerlikler olduğunu belirterek vefakarlık, cömertlik, cesaret ve yiğitliklerini anlatırlarmış. Nesebleri Hz. Peygamber'in (s.a.v.) nesebiyle birleşiyor bu iki sahabenin. Şehadetleri de aynı hadisede gerçekleşiyor.

PEYGAMBER EFENDİMİZİN CENNET'TEKİ KOMŞULARI

Hazreti Ali (r.a.) Resulullah'tan (s.a.v.) şu iki kulağımla: "Talha ve Zübeyr benim Cennet'te komşularımdır." buyurduğunu işittim diye nakleder.

O vefalı, cesur, güçlü, şerefli bir yiğitti. Yermük harbinde tek başına bir orduydu. Ordusunun bozulduğunu görünce: "Allahü Ekber" diyerek tek başına kılıcım bir sağa bir sola sallayarak dağ gibi Bizans ordusunu yarıp geçmiş ve safların ortasından geri dönmüştür.

O ne emirlik ne memurluk hiçbirini istememiş malı çok olmasına rağmen borçlu olarak vefat etmiştir. Çünkü, malı canı Allah yoluna feda eylemiştir.

Dünyada cennetle müjdelenen ilk on sahabi arasında bulunan Hz. Zübeyr (r.a.) ashab-ı şüra'dandır. Annesi Safiyye (r. anha) Abdülmuttalib'in kızı, Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'in de halasıdır. Babası Avvam, dedesi Huveylid'dir. Zevcesi Esma Zatü'n-Nitakayn'dır. Hz. Hatice (r. anha) da Zübeyr'in (r.a.) halasıdır.

Cemel vak'asında 64 yaşlarında şehit olan Hz. Zübeyr'in (r.a.) şefaatini ve samimi bir dost, eli açık cömert, vefalı, Allah yolunda, İslami tebliğte cesur olabilmeyi niyaz ederiz.

Kaynak: Mustafa Eriş, Altınoluk Dergisi, 1991 - Mayıs, Sayı: 63

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • Çok etkili bir açıklama çocuklarını ve eşini anlatsaydiniz daha iyi olurdu ama bu kdrida işime yaradı emeği geçenlerin onlardan Allah (c.c.) razı olsun

    Çok etkili bir açıklama çocuklarını ve eşini anlatsaydiniz daha iyi olurdu ama bu kdrida işime yaradı emeği geçenlerin onlardan Allah (c.c.) razı olsun

    ALLAHU TEALA RAZI OLSUN TÜM ASHABTANN VE ZÜBEYİR BİN AVVAM HAZRETLERİDNEN. ŞEFFATLERİNE NAİL EYLESİNN RABBIMIZZZ
    BU SİTEYİ KURAN VE EMEĞİ GEÇENLERDEN DE RABBIMIZ RAZI OLSUN.. ÖLMEDEN EVVEL CENNETLE MÜJDELENSİNLER İNŞALLAHH AMİNNNN

    çok iyi okuyun

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.