Ziyaret Tavafı Nedir?

Tavaf ne demektir? Ziyaret tavafı nedir? Ziyaret tavafı nasıl yapılır? İşte cevapları...

Tavaf, "bir şeyin etrafında dolaşmak, dönmek" gibi anlamlara gelir. Terim olarak ise tavaf, Hacerülesved'in bulunduğu köşeden veya hizasından başlayıp, Kâbe'nin etrafında yedi defa dönmektir. Her bir devire "şavt" denir. Yedi şavt bir tavaf olur. Ziyaret tavafı farz olup haccın iki rüknünden biridir. "İfâda tavafı" da denilen bu tavaf yapılmadıkça hac tamam olmaz. Ancak, Arafat vakfesini yaptıktan sonra vefat eden kişi haccının tamamlanmasını vasiyet etmişse, bir "bedene" (sığır veya deve kurbanı) kesilmekle haccı tamamlanır.

Ziyaret veya diğer adıyla ifâza tavafı, haccın rüknüdür.

Ve Beyt-i Atîk’i (Kâ’be’yi) tavaf etsinler” ayetinde kast edilenin, bu tavaf olduğu hususunda din bilginleri arasında görüş birliği vardır. Ayette geçen “Tavaf etsinler” emri genel bir ifade olduğu için, Mekkeli olan ve olmayan her hacı adayının mutlaka bu tavafı yapması gerekir.

ZİYARET TAVAFININ GEÇERLİ OLMASI İÇİN GEREKEN ŞARTLAR

1. Arafat vakfesinin yapılmış olması,

2. Belirli vaktinde yapılması.

ZİYARET TAVAFI NE ZAMAN YAPILIR?

Kurban bayramının ilk günü fecr-i sadığın doğması ile başlar. Daha önce yapılması halinde geçerli olmaz. Çünkü bayramın ilk gecesi fecrin doğuşuna kadar olan zaman, aslında Arafat vakfesine tahsis edilmiştir. Bir rükne tahsis edilen zaman içinde başka bir rüknü yerine getirmek caiz olmaz.

Şafiî ve Hanbelî mezheplerine göre zilhicce ayının dokuzunu onuna bağlayan gecenin yarısından itibaren yapılabilir.(Kâsânî, II, 127) Bu görüşün sahipleri şu rivayetleri delil almışlardır:

Hz. Aişe’den rivayet edilmiştir: “Peygamber (s.a.s.) Kurban bayramının ilk gecesinde eşi Ümmü Seleme’yi (önceden) gönderdi. O da fecr-i sadıktan önce şeytanı taşladı, sonra da gi- dip ziyaret tavafını yaptı.”(Ebu Davud, Menasik, 66, II, 481.)

Ebu Yusuf ve İmam Muhammed ile Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelî mezheplerine göre ziyaret tavafının bayramın ilk üç günü içinde yapılması sünnettir. Ömrün sonuna kadar her hangi bir vakitte de yapılabilir. Ancak mazeretsiz olarak üçüncü günden sonraya bırakılması mekruhtur. Bu görüşte olanlar, şu hadis-i şerîf’i delil almışlardır:

Abdullah b. Abbas (r.a) tan rivayet edilmiştir:

Sahabeden biri Hz.Peygamber’e;

- “Şeytan taşlamadan ziyaret tavafını yaptım, (olur mu?)” diye sordu. Hz. Peygamber (a.s),

Zararı yok, (olur)” cevabını verdi. Bir başka sahâbî,

- “Kurban kesmeden tıraş oldum, (olur mu)” diye sordu. Hz. Peygamber (s.a.s.),

- “Zararı yok, (olur)” buyurdu. Bir başka sahâbî,

- “Şeytan taşlamadan kurban kestim (olur mu) diye sordu. Hz. Peygamber (s.a.s.),

- “Zararı yok (olur) buyurdu”.(Buhârî, Eyman ve’n-Nüzur, 15, VII, 226.)

Bu rivayette de görüldüğü gibi hac amellerinin birbirinden önceye alınmasından veya sonraya bırakılmasından dolayı her hangi bir ihlal söz konusu olmamakta ve ceza terettüp etmemektedir. Kaldı ki ziyaret tavafının son vaktini belirleyen bir delil de mevcut değildir.

Ebu Hanife’ye göre farz tavafın, bayramın ilk üç gününde yapılması vaciptir. Bu günlerde yapılamayan farz tavaf daha sonra yapılabilir, ancak vacip terk edildiği için dem gerekir.

ZİYARET TAVAFI NASIL YAPILIR?

TAVAFIN GEÇERLİ OLMASININ ŞARTLARI

TAVAFIN VÂCİPLERİ

TAVAFIN SÜNNETLERİ

TAVAF ÇEŞİTLERİ

Kaynak: Diyanet Hac İlmihali, DİB Yayınları

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.