Yüzakı İle Ramazân'dan Nasiplenin!

Yüzakı Dergisi, Haziran sayısında Ramazan-ı Şerifi kapak dosyası olarak işliyor. "Affın ve Merhametin Tuğyan Hâlinde Olduğu BİR RAMAZÂN-I ŞERİF" başlığını kapağa taşıyan dergide bu ay gençlerle ilgili yazılar da dikkat çekiyor.

Haziran’da misafirimiz olacak Ramazân-ı şerîfi; "Affın ve Merhametin Tuğyan Hâlinde Olduğu BİR RAMAZÂN-I ŞERİF" başlığıyla kapağımıza, dosyamıza ve gönül dünyamıza serlevha eyledik. Ancak muhtevâsını yoklamalı bu temennînin...

Her yıl gelen, gönüllerde konaklayıp, bize bir bayram hediye edip göçen Ramazân-ı şerif, nasıl değerlendirilirse; af ve merhametin tuğyan hâlinde olduğu bir mevsim olur? Yani ilâhî af ve merhamet nasıl cûş u hurûşa gelir?

Suâlin cevabı içinde:

Bizim affımız ve merhametimiz bu mevsimde tuğyan ederse, coşarsa, gönüllerimizden taşar ve infâka dönüşürse, kardeşliği yeşertirse, toplumu bir gülistan hâline getirirse, işte bu kıvamdaki bir Ramazân-ı şerif idraki, Cenâb-ı Hakk’ın af ve merhametini de galeyâna getirecektir inşâallah...

Çünkü O buyuruyor:

“Kullarım sana, Ben’i sorduğunda (söyle onlara): Ben çok yakınım. Bana duâ ettiği vakit duâ edenin dileğine karşılık veririm. O hâlde (kullarım da) Benim davetime uysunlar (Benim şeriatimle, ibâdet, muâmelât ve ahlâkî vasıflarımla mücehhez olsunlar) ve Bana inansınlar ki doğru yolu bulalar.” (el-Bakara, 186)

Hep şikâyet ediyoruz; dünyadan, dünyevîleşmeden, dünya meşgalelerinden... Fakat işte Ramazân-ı şerif, bambaşka bir gündem açıyor önümüze: Günümüzü iftarla, sahurla yeniden şekillendiriyor. İhmal ettiğimiz ibâdetlere yoğunlaşabilme fırsatları sunuyor. Cömertlik ve merhamet için vesileler takdim ediyor.

Ramazân-ı şerif, heybesi birbirinden güzel hediyelerle dopdolu bir misafir... Ancak biz o hediyelerle hayatımızı doldurabilirsek, dopdolu bir kulluk yaşayabilirsek, mâlâyânîden, lehviyyattan, boş meşgalelerden kendimizi ne kadar kurtarabilir ve bunu hayatımıza ne kadar yayabilirsek, işte asıl Ramazân-ı şerif idraki o olacak.

Genel Yayın Yönetmenimiz M. Ali EŞMELİ, Ramazân-ı şerîfin hayatımıza mesajını, yanlışı doğruya dönüştürmek olarak ele aldı:

“Ey insanlar! Siz de ilâhî rızâya ermek için nefislerinizi bağlayın, cehenneme düşürecek işlerin kapılarını kapatın, bir ömür cennetlik amellerin kapılarını açık tutun! Gülbahçesini ateşe değil, ateşi gülistana dönüştürün. İslâm ahlâkını yabancı heveslere değil, onları İslâm ahlâkına dönüştürün!”

Muhterem Osman Nûri TOPBAŞ Hocamız; “Cenâb-ı Hak Nasıl Bir Genci Sever?” suâli etrafında, gençliğin kıymetini, ashâbın gençlerinin fazîletini ve günümüzde gençlik için yapmamız gerekenleri anlattı.

Mevlânâ’nın vecîzeleri etrafındaki ikinci makalelerinde ise «Dünya Dershânesinde Tuzaklardan Kurtuluş Çaresi»ni kaleme aldı.

Dosyamızda Ramazân-ı şerîfin, ilâhî af ve merhameti tuğyân ettirecek kıvamda ihyâsı için güzel tavsiyeler, hikâye diliyle ve âyet-i kerîmelerin, hadîs-i şeriflerin açtığı pencerelerle takdim edildi.

Gencimizin, insanımızın, toplumumuzun; onca çeldiriciye, tuzağa, eğlenceye aldanmadan, zoru seçmesi, hakikate yönelmesi yolunda ufuk açıcı işaretler yer aldı.

Nurettin TOPÇU’nun harekete geçirici îman ve ahlâk vurgusu, Ebû Tâlib el-Mekkî’nin artık sadece teni değil biraz da kalbi doyurmaya, azıklandırmaya çağrısı, Abdülaziz Bekkine, Abdülhakim Arvâsî gibi zatların, münevverlerimizin kalp ve dimağlarını doyurmaktaki muvaffakiyetleri muhtevâmızdan sizlere göz kırpan birkaç işaret...

Ramazân-ı şerifte af ve merhametin coşması için, yaz mevsiminde alnımızın daha bir başka terlemesi zarurî... Evlâtlarımız için, nesillerimiz için...

Tabiatın en bereketli mevsimini, rehâvete, lüzumundan fazla istirahate ayırmak, ilâhî af ve merhameti değil, -Allah korusun- gazab-ı ilâhîyi tuğyân ettirebilir.

O ilâhî ikazı unutmamalı:“Cehennem ateşi çok daha sıcak...”

Ayrıntılı Bilgi: www.yuzaki.com.tr

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.