Yeryüzündeki Sular Yer Değiştiriyor

Bilim adamları, dünya yüzeyindeki suların 30 yıl içerisinde nasıl değişiklik gösterdiğini anlamak için uydu görüntülerini inceleyerek, 115 bin kilometrekarelik kara parçasının sularla kaplandığını, 173 bin kilometrekarelik suyun da kara parçası haline geldiğini belirledi.

BBC'nin haberine göre, uydu görüntülerini inceleyen Hollanda'nın DeltaresAraştırma Enstitüsü'nden araştırmacılar, 30 yıl içinde 115 bin kilometrekarelik kara parçasının sularla kaplandığını ve 173 bin kilometrekarelik suyun günümüzde kara parçası haline geldiğini açıkladı.

Sonuçları "Nature Climate Change" dergisinde yayımlanan çalışmayı yürüten ekipten Dr. Fedor Baart, suların en fazla Tibet Platosu'nu kapladığını, sudan karaya en büyük dönüşümün Aral Gölü'nde yaşandığını ifade etti.

Birçok kıyı bölgesinde önemli ölçüde değişim olduğunu vurgulayan Baart, "Daha önce haritalanmayan yerlere bakarak işe başladık." dedi.

Baraj sayısındaki artışın da karaların sularla kaplanmasını artırdığını söyleyen Baart, eriyen buzullar nedeniyle yeni göllerin oluştuğu Tibet Platosu'ndaki büyük değişikliklerle bir zamanlar geniş toprak parçası olan karaların günümüzde sular altında kaldığını bildirdi.

ARAL GÖLÜ NEREDEYSE TAMAMEN KURUDU

Baart, "Myanmar'da çok sayıda barajın inşa edildiğini biliyorduk ancak şimdi kaç tane olduğunu görebildik. Kuzey Kore'nin Güney Kore sınırında barajlar inşa ettiğini gördük." değerlendirmesinde bulundu.

En büyük değişimin Orta Asya'daki Aral Gölü'nde görüldüğüne dikkat çeken Baart, bir zamanlar en büyük göllerden biri olan Aral Gölü'nün, mühendislerin tarım arazilerini sulamak için nehirlerin yönünü değiştirmesinin ardından, neredeyse tamamen kuruduğunu vurguladı.

Araştırmacılar, ABD'nin en büyük temiz su sağlayıcısı, Las Vegas yakınlarındaki Mead Gölü'nün su kaybettiğini ve 222 kilometrekaresinin kuruduğunu aktardı.

Kıyı bölgelerini de inceleyen araştırmacılar, sahillerin 33 bin 770 kilometrekare toprak kazanırken, 20 bin 100 kilometrekare su kaybettiğini belirledi.

NASA'nın Landsat uydusundan alınan görüntüleri inceleyen ekibin, daha önce kayıt altına alınmayan yapıları tespit etmeyi başardığı kaydedildi.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.