Yerli ve Milli Bakteri Geliyor

Türk bilim insanları, çevre kirliliğinden tarım ürünlerine kadar birçok alanda mikropları ortadan kaldıracak bir bakteri geliştirdi. Bu devrim niteliğindeki keşfin yerli bir ticari ürüne dönüştürülmesi ekonomiye katkı sağlayacak.

Kendimizden sakındığımız çocuğumuza, yüzmeye korktuğumuz denize, yemeye çekindiğimiz tarım ürününe tehdit mikrobu ortadan kaldıracak bir bakteri üretildi. Türk bilim insanları, uzun yıllar süren çalışmalar sonrasında çoğumuzun kabusu olan yiyecek, giyecek ve çevreye yönelik kirliliği azaltacak, hatta sıfıra indirgeyecek mikro bakteriler geliştirmeyi başardı. Türkiye'nin haberine göre, İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi tarafından yapılan bu keşif; günlük hayatımıza faydalı olacağı gibi aynı zamanda ülke ekonomisine katkı sağlayacak ticari bir ürünün doğmasını sağladı. Katma değerli üretimin her geçen gün önem kazandığı dünyamızda günlük yaşamımızı olumlu yönde etkileyecek yerli çabanın sonucunda geliştirilen mikro bakteri parmakla gösterilecek nitelikte. Bakterilerin yerli endüstriyel ürünlere dönüştürebileceği fikri, TÜBİTAK ve İstanbul Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi tarafından desteklenen farklı projelerle de ispatlandı.

ÖNCE PATENT SONRA TİCARİ ÜRÜN

Prof. Dr. Gülşen Altuğ, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının müşteri olduğu bir çağrı kapsamında yeni sundukları projelerin detaylarını gazetemize anlattı. Altuğ, özellikle iyi tarım uygulamalarında deniz bakterilerinin bitkilerde organik ajan olarak kullanılmasını hedeflediklerini söyledi. Altuğ, söz konusu yerli bakterinin her bir vakaya karşı toz halinde veya sıvı olarak verilmesinin mümkün olduğunu aktardı. Deniz bakterilerinin üretmiş olduğu enzimlerin gübre gibi davranmasını sağlayacak patent başvurusu yaptıklarını ifade eden Altuğ “Prototipleri büyük ölçekte hazır. 2018 yılını çok önemsiyoruz, bu atılımları yapmak için görüştüğümüz bazı yatırımcılar var. Ticarileşmeye yaklaştığımızı düşünüyorum” dedi.

TARİHÎ YAPIDAN KOZMETİĞE YERLİ BAKTERİ

Türkiye denizlerinde bakterilerin biyoteknolojik kullanımına yönelik ayrıntılı ilk bilimsel verileri üreten grup olduklarının altını çizen Altuğ “Gökçeada çevresinde ve Marmara Denizi süngerleri ile yaptığımız bir çalışmada keşfettik. Denizlerimizdeki süngerlerin üzerindeki bakterilerin özelliklerine yönelik ilk verileri ürettik. Klinikte, kozmetikte çok farklı maksatlarla kullanılabilecek birtakım ajanlara sahipler. Ayrıca heykel, köprü, taş yapı, çeşme gibi tarihi yapı yüzeylerinde oluşan kararma ve bozulmaya karşı bakterilerin yerinde iyileşme ve koruma sağlamak maksadıyla kullanılabileceğine yönelik çalışmalara imza attık” diye konuştu.

EKOSİSTEMİN SESSİZ İŞÇİLERİ

Fikrî katkı ile fonlandırıcı kuruluşlara projeler sunduklarını belirten Prof. Dr. Gülşen Altuğ, İstanbul Üniversitesi Teknokent bünyesinde faaliyet gösteren bir AR-GE şirketi kurduklarını söyledi. Elde ettikleri verilerin hayatın içinde karşılık bulduğunu görmeyi ve yerli ürünlere yönelik AR-GE’yi istihdam olarak geliştirmeyi amaçladıklarına vurgu yapan Altuğ, “Bu konuda öz kaynaklarımızı da kullandığımız gibi yatırımcılarla da iş birliği yapmak amaçlı görüşmelerimiz oluyor. Ekibimiz küçük fakat bakterilerin ve ürüne yönelik potansiyellerinin hizmete dönüşmeleri konusunda fayda üretmek felsefesini kavramış heyecanlı bir grubuz” dedi.

KATMA DEĞERLİ BAKTERİ

Avrupa Birliği’nin (AB) 2020 yılını hedefleyen stratejik planında biyoteknoloji gibi teknolojiye güçlü pozisyon sağlayan alanların geliştirilmesinin yer aldığını anlatan Gülşen Altuğ, şunları kaydetti: Ülkemizde bu konuda yapılan kısıtlı araştırma-geliştirme faaliyetlerinin arttırılması küresel pazarda ulusal payın büyümesi açısından oldukça önemli. Yerli bakterilerle hem ulusal katma değer sağlamayı hem de ithal ürünlerin yerini alacak ürünlere ulaşmayı hedefledik. Böylece denizlerde petrol kirliliğinin giderilmesinde kullanılacak bakteri karışımları, organik tarım uygulamalarında pestisit ve mikrobiyal gübre gibi davranan bakteri karışımları, anti tümoral gibi özelliklerde olan bakteri karışımları ve bunlardan elde edilecek ürünleri ürettik.

Kaynak: yenisafak

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.