Yeni Bir Fatih Devrine Doğru Yaklaşıyoruz...

Rotterdam İslam Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Akgündüz ile İslam'ın geleceği hakkında konuştuk. İslam'ın geleceği için ümitvar olduğunu söyleyen Akgündüz, bu asırda İslam'ın dünyaya galibane hükmedeceğini belirtti. İslam Birliği Cumhuriyeti'nin kurulacağına inandığını söyleyen Akgündüz, Avrupa'nın da %60'ının Müslüman olacağı yönündeki tespitlerin doğruluğuna inandığını söyledi.

Röportaj: Furkan Hasdemir - Abdullah Güner

Siz her konferansınızın sonunda Said Nursi'nin sözü olan "şu istikbâl inkîlabatı içerisinde en yüksek ve gür seda İslâm'ın sedası olacaktır" cümlesi ile bitiriyorsunuz. Bu konuda "Çan'dan Minare'ye Büyük İtiraf" isimli bir kitabınız da bulunmaktadır. Sizin İslam'ın geleceği hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?

İslam’ın gelecekteki parlama meselesi ile ilgili iki önemli nokta var. Birincisi İslam âlemi açısından, ikincisi Avrupa açısındandır.

"İSLAM ÂLEMİNDE 3 NUR ARKA ARKAYA ZUHUR EDECEK"

İSLAM ALEMİ AÇISINDAN İSLAM'IN GELECEĞİ;

Bedîüzzaman Said Nursi, 1910 yılında Gürcistan’ın başkenti Tiflis’te Şeyh San’an Tepesi’ne çıkıyor. Orada Rus polisi kendisine “İslam âlemi parça parça oldu” deyince ona iki önemli nokta söylüyor. Diyor ki;

07-big

Şeyh San'an Tepesi

“İslam âleminde 3 nur arka arkaya inkişaf edecek. Sizde ise arka arkaya 3 karanlık ufuklarınızı kaplayacak. “

Bu 3 nuru Bedîüzzaman sonradan açıklamıştır. Birinci nuru önce siyaset dairesinde zannetmiş ve Osmanlı Devleti’nin yeniden ihya olacağını düşünmüş. Bu sebeple kısmen siyasete girmiş ve siyasi meseleler konuşmuş. Daha sonra hata yaptığını söylüyor. Ve bu nurdan kastın iman ve Kur'an hakikatlerinin dünyaya neşri olduğunu belirtiyor. Bugün birçok İslami cemaat Kur'an hakikatlerini dünyaya neşrediyor. İman ve Kur’an hakikatlerinin 52 dilde tebliğ edilmesine vesile olan Risale-i Nur Külliyatı da bu noktada ehemmiyetli bir vazife görüyor.

Bedîüzzaman Hazretleri’nin o dönem henüz Osmanlı dışında tam bağımsız bir devlet yokken açıkladığı ikinci nur ise şu şekilde; "40-50 sene sonra 40-50 tane bağımsız İslam devleti oluşacak."

Ve bu konuda bazı örnekler veriyor; Endonezya, Hollanda sömürgesi altında olduğu sırada Endonezya için, “şu anda burada 50 milyon Müslüman var ve burası bağımsız bir devlet olacak” diyor. “Hindistan’da 100 milyon Müslüman var ve burada da gelecekte Müslüman bir devlet doğacak” diyor. Ve bildiğiniz gibi daha sonra orada Hindistan’dan ayrılan Müslüman bir devlet olan Pakistan doğuyor.

KUKLA DEVLETLERDEN BİRLEŞİK İSLAM CUMHURİYETİ'NE

“Yine Arap âleminde 5-6 tane Müslüman devlet doğacak” diyor. Şu anda bir kısmı kukla da olsa 57 tane Müslüman devlet vardır. Bu ikinci nur.

Kukla da olsa neden önemli peki?

Çünkü asıl önemli olan üçüncü nurdur. Kukla da olsa bu devletler ileride İslam birliğinin oluşumunda önemli rol oynayacak. Bediüzzaman üçüncü nur için, “Bu 50-60 devletin oluşumu İslam âleminin büyük bayramının geleceğini teşkil edecek ve ittihâd-ı İslam gerçekleşecek. İttihâd-ı İslam’ın gerçekleşmesi ile İslam âleminde Cemahir-i Müttefika-i İslamiye (Birleşik İslam Cumhuriyetleri) doğacak” diyor. Lakin bu birleşme Amerika gibi değil, Avrupa Birliği gibi. Ben bunu bekliyorum. Onun için Suriye’nin bir doğum sancısı olduğuna inanıyorum. Mısır’ın da o zulümkâr diktatörden kurtulacağına inanıyorum. Hiç endişem yok. Ümitliyim…

2083'TE AVRUPA'NIN %60'I MÜSLÜMAN OLACAK

AVRUPA AÇISINDAN İSLAM'IN GELECEĞİ;

Avrupa kısmına gelelim, burada Bedîüzzaman Hazretleri Peygamberimizin; “Lâ tezâlü tâifetün min ümmetî zâhirine ale'l-hakkı hattâ ye'tiyallahü bi emrihî” (Ümmetimden bir taife Allah’ın emri gelinceye kadar (yani kıyâmetin kopmasına kadar) hak üzerinde galip olacaktır) [Buhari, 9: 125, 162; Müslim, 1:137] Hadisini cifir ilmi ile hesaplıyor ve hicri 1506 tarihini çıkarıyor. “İslamiyet bu tarihe kadar hep zahir ve gâlip olacak” diyor. Bu hicri tarih miladi takvimde 2083 yılına denk gelmektedir. Tabi ki gaybı Allah’tan başkası bilmez. Ne Bediüzzaman bilir ne de başkası. Bu tarih tahminîdir.

Bu bilgiyle örtüşen ölçümlenmiş bir tespit var; 3 sene önce İslam karşıtı düşüncelerle 77 hayata kıyan Norveçli Behring Breivik, "Bir Avrupa Bağımsızlık Bildirgesi-2083" adlı 1516 sayfalık bir manifesto yazmış. Ben o manifestonun hepsini okudum.

Breivik yaptığı araştırmalar neticesinde hazırladığı bu manifestoda diyor ki; ”Hristiyanlıkla Müslümanlık arasındaki uyum sağlama iletişimi 1999’da sona erecek, 2001’de savaş başlayacak, bu savaş 3 merhale olacak.

Birinci merhale 2035. Müslümanlar galip, biz (Hristiyanlar) mağlup olacak. Çünkü Avrupa’nın %30’u Müslüman olacak.

İkinci merhale 2055. Müslümanlar yine galip, biz mağlubuz. Avrupa’nın %45’i Müslüman olacak.

Üçüncü merhale 2083. Yine Müslümanlar galip biz mağlubuz. Ve Avrupa’nın %60’ı Müslüman olacak. Ancak 2083’te ilk defa biz Hristiyanlar Müslümanları Avrupa’dan kovmaya başlayacağız.“

Anders Behring Breivik Kimdir?

“Tarihe 2011 Norveç saldırıları olarak geçen 77 kişinin yaşamını yitirdiği 242 kişinin ise yaralandığı terör eylemlerinin faili. Polis Breivik'in saldırıda tek başına hareket ettiğini düşünse de, bir yardım ihtimalini de elden bırakmadı. Bulgulara göre, saldırı günü internet üzerinden Andrew Berwick adıyla çok kültürlülük karşıtı ve aşırı sağcı ideolojilerini anlatan, Türkçesiyle "Bir Avrupa Bağımsızlık Bildirgesi-2083" başlıklı 1516 sayfalık bir manifesto yayınlamıştı” Anders Behring B, 24 Ağustos 2012 tarihinde yapılan karar duruşmasında 21 yıl hapis cezasına çarptırılmıştır.

ABDÜLHAMİD DEVRİNİ DEĞİL, FATİH DEVRİNİ YAŞAYACAĞIZ

Bunları analiz yaparak mı buluyor?

Tabi ki. Bu bildiriyi inceleyen bir Müslüman hayretler içinde kalacaktır. Bunun gibi İslam'ın 21.yüzyıl'da dünya genelinde bir hakimiyet kuracağına yönelik birçok makale ve bilimsel çalışma var. Norveç'teki katliamdan sonra Avrupa'da hususan İskandinav ülkelerinde İslam'a olan ilginin arttığını söyleyebilirim. İslam'a karşı yapılan hamleler, İslamiyet'in yayılmasına vesile oluyor. Bunun için ben çok ümitliyim. Tayyip Bey’e 1 ay önceki görüşmemizde de bahsettim; "Türkiye’nin istikbali parlaktır. Siz istikamet ve ihlastan ayrılmayın. Bu yaklaşan İslam mevsiminin bereketinden sizde istifade edin dedim.

Hocam İbn-i Haldun’un bir sözü var; “suyun suya benzediği gibi hal maziye benzer”. Bu tespitleri ve son dönemde yaşanan olayları düşündüğümüz zaman, burada halin maziye benzeyeceği tarih Abdülhamid dönemi değil Fatih Sultan Mehmet dönemidir diyebilir miyiz?

Kesinlikle katılıyorum. Aynı kanaatteyim.

AHMET AKGÜNDÜZ KİMDİR?

Ahmet Akgündüz (d. 1955, Malkaya, Çüngüş), Rotterdam İslam Üniversitesi rektörü, Osmanlı Araştırmaları Vakfı mütevelli heyeti başkanı. İlkokulu köyde tamamladıktan sonra, Gaziantep İmam-Hatip Lisesi’ni ve Gaziantep Lisesi fen bölümünü bitirdi. 1980 yılında Erzurum Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi’nden, 1982 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne Hukuk Tarihi Araştırma Görevlisi olarak giren Akgündüz, 1983 senesinde Mastırını ve 1986 senesinde de “İslam Hukukunda ve Osmanlı Tatbikatında Vakıf Müessesesi” adlı teziyle doktorasını tamamladı.

1987 senesinin Kasım ayında hukuk doçenti olan Akgündüz, aynı yıl Konya Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne “Hukuk Tarihi ve İslam Hukuku Doçenti” olarak tayin edildi. 1986-1991 yılları arasında Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde Uzman Müşavir ve Devlet Arşivleri Danışma Kurulu üyeliği sıfatlarıyla araştırmalarda bulunan Akgündüz, 1993 Eylül’ünde Dumlupınar Üniversitesi’ne Hukuk Profesörü olarak atandı. Ekim 1993’de aynı üniversiteye bağlı Bilecik İktisadi ve İdari bilimler Fakültesi’ne Dekan olarak tayin olunan Akgündüz, aynı zamanda Osmanlı Araştırmaları Vakfı Mütevelli Heyet Başkanıdır.

1997-1998 ders yılında Princeton Üniversitesi’nde misafir profesör olarak araştırmalarda bulundu. Arapça, Hollandaca (Flemenkçe), İngilizce ve Farsça bilen Akgündüz, evli ve iki çocuk babasıdır.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • avrupa müslümanlaşıyor

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.