Yarım Asırdır Aşkla Dönmeyi Öğretiyor

Mevleviliğe ilgisiyle 55 yıl önce semazenliğe ilk adımı atan Hasan Muçay, kurduğu İzmir Semazen Grubu'nda yarım asırdır aşkla dönmeyi öğretiyor.

Mevleviliğe ilgisi sayesinde sema ile tanışan ve 1962 yılında semazen olan Hasan Muçay, 47 yıl önce kurduğu İzmir Semazen Grubu'ndaki öğrencilerine aşkla dönmeyi ve Allah'a yakınlaşmayı öğretiyor.

Gönüllü olarak eğitim veren Muçay'ın binin üzerindeki kursiyerinden sadece 70'i semazen olabilmeyi başarabildi.

Konya Turizm Derneğinin 1962 yılında açtığı sema kursuna giden ve semazen olan, yıllar içerisinde de semazenbaşılığa yükselen Muçay, kendisinden sonraki nesillerin de bunu öğrenip Allah'a yakınlaşmaları için 1969'da İzmir Semazen Grubu'nu kurdu.

Semazenbaşı Hasan Muçay, semazenlik için en önemli kriterin maneviyat olduğunu, herkesin bunu gerçekleştiremediğini dile getirdi.

SEMA, BANA İNSANLARA HOŞGÖRÜLÜ DAVRANMAYI ÖĞRETTİ

İzmir'de kurduğu semazen grubunda genç yaştaki insanlara ulaşarak onlara sema etmeyi öğreten ve Allah'a yakınlaşmalarını sağlayan ve şu anda 23 öğrencisi olan Muçay, şöyle konuştu:

"Semazen olmak için başvuranlardan çok azı başarılı oluyor. Kimi 'Başım dönüyor', kimi 'Bulantım var' diyor. Sema'da amaç Allah'a yakınlaşmaktır. Mevlana'nın sevgisi ve hoşgörüsünü bu şekilde yaymaya çalışıyoruz. 47 yılda 70 semazen yetiştirdim. Çok zor yetişiyor. İnsanın semayı az çok tanıması lazım. Mevlana'yı ve Yunus Emre'yi tanıması lazım. İçinde o aşkın olması lazım. Semada tam amaç, Allah'a yakınlaşmak. Sema, bana insanlara hoşgörülü davranmayı, sevgiyle yaklaşmayı, tüm kötülüklerden uzak durmayı öğretti. Bu dünyanın insanı olarak değil, öbür alemi düşünerek daha güzel daha iyi şeyler yaymaya çalışıyorum. Mevlana'nın sevgisi ve hoşgörüsünü bu şekilde yaymaya çalışıyoruz. Bu aşkı, sevgiyi dağıtmaya çalışıyoruz."

SADECE HUZUR HİSSEDİYORUZ

Muçay'ın öğrencilerinden Enes Ertan (26), 15 yıldır semazenlik yaptığını belirterek, şöyle dedi:

"Gönülden istemek önemli olan. Semaya çok sık çıkıyoruz. Huzur anlamında gerçekten tasavvuf musikisi ile sema etmek insana huzur veriyor. İzleyenleri de büyülüyor. O manevi atmosferin içinde yer almak bir semazen olarak çok güzel bir duygu. Sadece huzur hissediyoruz. Sema ettikten sonra iç dünya olarak, her semaya çıktıktan sonra biraz daha dünyadan uzaklaşıyorsunuz."

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.