Yapay Tatlılardan Uzak Durun!

Onkoloji Uzmanı Dr. Yavuz Dizdar, “Tatlı tüketilecekse bu doğal şekerle yapılmış olmalı. Sadece kanser hastaları değil, sağlıklı bireyler de fabrikasyon tatlılardan uzak durmalı, evde hazırlanmış tatlılar tercih edilmeli” dedi.

Bu yıl kotası %30 artırılan nişasta bazlı şeker, başta obezite ve diyabet olmak üzere pankreas kanseri gibi birçok hastalığa sebep oluyor. İstanbul Üniversitesi Onkoloji Uzmanı Dr. Yavuz Dizdar, nişasta bazlı şeker (mısır şurubu, glikoz- früktoz şurubu) ve doğal şekerle ilgili önemli bilgiler verdi.

KANSERE ZEMİN HAZIRLIYOR

Sentetik bir şeker türü olan mısır şurubu, mısır nişastasından kimyasal yöntemlerle elde edilmektedir. Hazır ürünlerde tercih edilme nedeni, ucuz olması ve gerçek şekere göre daha fazla tatlı tadı vermesidir. Meşrubat, kola gibi içeceklerin üretiminde yaygın olarak kullanılmaktadır.

Hazır kek, bisküvi gibi ürünlere bakıldığında früktoz, içine konduğu şeyin bozulmasını engeller. Marketten alınan kekler açıldığı zaman kesinlikle bozulmaz, en fazla kurur. Bunun nedeni, içerisindeki küflenmeye kaynak temin edebilecek unsurların früktoz tarafından bloke edilmesidir.

Mısır şurubundaki früktoz insan vücudunda kolay kullanılabilir bir şeker değil; insan glikoz denen şekeri kullanabiliyor. Bu durumda aldığınız früktoz hızla yağa dönüştürülüyor ve organlarda birikmeye başlıyor. Bu durum oldukça tehlikeli, çünkü başta diyabet olmak üzere kanser gibi pek çok hastalığa zemin hazırlıyor.

GERÇEK ŞEKER TÜKETİLMELİ

Doğaya bakıldığında pancar şekeri, canlıların çoğu için özellikle tercih edilen bir ürün. Tüketilecek şeker mutlaka gerçek şeker olmalı. Zaten insan bağırsağı toz şekeri işleyebilecek bakterilere sahip, mısır şurubu veya tatlandırıcılar ise doğrudan vücuda alınıyor, işte zarar bu nedenle ortaya çıkıyor.

Ciddi karaciğer yağlanması ve diyabet sorunu var. Çocuk yaşta karaciğer nakli gerektiren nüfus giderek artıyor. Bunun başlıca nedeni ‘mısır şurubu ve yapay tatlandırıcı kullanımıdır’ denebilir.

Ebeveynler çocuklar mutlu olsun diye, hatta çocuk talep etmese bile şekerli mamul alma eğilimindeler.

"METANOL KARACİĞER İÇİN DOĞRUDAN ZEHİRDİR"

Diyet ürünlerinin çoğunda tatlandırıcı olarak aspartamın kullanıldığını belirten Dizdar, “Aspartam sentetik bir tatlandırıcı fakat sofra şekerine göre yüzlerce kat daha tatlıdır. Tat duygusunu o kadar çok uyarma özelliğine sahiptir ki, bir avuç aspartamla bir ton suyu tatlandırabilirsiniz.

Bu nedenle sadece diyet ürünlerde değil, diğer tatlılarda da maliyeti düşürmek için kullanılabilir. Vücuda alındığında sinir sistemi için uyarıcı etkileri olan aspartik asit, fenil alanin, sinir sistemi ve toksik olan metanole dönüşür. Metanol karaciğer için de doğrudan zehirlidir. Aşırı miktarda tüketilmesi çok sakıncalıdır" dedi.

KADINLARIN ÜREME YETİSİ KAYBOLUYOR

Tatlandırıcı amacı ile yaygın kullanılan aspartamın kansere neden olduğunu vurgulayan Dizdar, “Kadınlarda risk daha yüksek. Kadınların üreme yetisini azalttığına ilişkin de bilgiler bulunmakta. Genç kadın, kilosuna dikkat etmek için tatlandırıcı veya diyet ürünler kullanıyor.

Ancak diğer taraftan sağlığını ve çocuk doğurma yeteneğini kaybediyor. Bugün için kesin söyleyebildiğimiz şey, metabolizmanın işleyişini bozan ürünlerin eninde sonunda kanserle de ilişkili olduklarıdır. Bunun olası bir nedeni doku proteinlerine verdikleri hasardır. Kanser sadece DNA hasarıyla değil, dokunun kontrol yeteneğini kaybetmesiyle de tetiklenebilir” dedi.

 “YAPAY TATLANDIRILMIŞ ÜRÜNLER MASUM DEĞİL”

Şekerin sadece enerji kaynağı zannedildiğini, oysa şekerin vücutta bir yapı taşı olarak da işlev gördüğünü belirten Doç. Dr. Dizdar, sözlerini şöyle tamamladı: “Hatta bu işlevi metabolik işlevinden daha önemli görür. Yapay tatlandırıcılar sadece şeker tadını taklit etmekle veya pekiştirmekle kalmıyor, bunların kendi başlarına metabolik etkileri de var. Dolayısıyla diyet içecekler bel bölgesindeki yağlanmayı da artırmakta.

Yapay tatlandırılmış yiyecek ve içecekler sanıldığı gibi masum değil, bilakis ciddi suçlular. ‘Şeker tüketmiyorum, ama bir türlü kilo veremiyorum’ diyenler hayatlarından önce diyet ürünleri çıkartmalıdır.”

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.