Yakışanı Değil Koruyanı Al!

İlkbahar ve yaz döneminde gösterilen ilgi nedeniyle kalitesiz güneş gözlükleri, işporta tezgahlarında ya da ucuz ürünler satan mağazalarda 10 ile 50 lira arasında satışa sunuluyor.

Mağazalarda satılan ve UV ışınlarını kesici özellikle olanlar ise yaklaşık 100 liradan başlayan fiyatlardan alıcı buluyor.

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Arzu Taşkıran Çömez, güneşin kendisini daha fazla hissettirmeye başladığı bugünlerde, "zararlı UV", yani mor ötesi ışınlardan göz ve göz çevresi dokuların korunmasının daha fazla önem kazandığını söyledi.

Doç. Dr. Çömez, gözlerde oluşabilecek hasarların önlenmesi bakımından Türkiye koşullarında yüksek ultraviyole blokajlı güneş gözlüklerinin kullanılmasının önem kazandığını belirtti.

Türkiye'de güneş gözlüklerinin yaygın olarak "yüze yakışan bir çerçeve"nin seçilmesiyle kısıtlı kaldığına dikkati çeken Arzu Taşkıran Çömez, "Oysa burada önemli nokta, UV blokajlı yüksek camların seçilmesidir." ifadesini kullandı.

ARAÇ KULLANANLARIN TERCİH ETMESİ GEREKEN GÖZLÜKLER

Çömez, halk arasında güneş gözlüğü seçimine ilişkin bilinen bazı yanlışlar olduğuna da değindi.

Gözlük camlarının koyu renk ya da açık renk olmasının UV blokajı ile bir ilgisinin bulunmadığı bilgisini veren Doç. Dr. Çömez, şöyle devam etti:

"Bu blokaj özelliği, gözlük camı üretimi aşamasında cama eklenen bir özelliktir. Herhangi bir renk de UV açısından önemli değildir. Örneğin mavi, kahverengi ya da kavuniçi camlarda UV blokajı yapabilir. Kahverengi ve siyah camların özellikle araç kullanan kişilerde renklerin daha net ortaya konulması bakımından daha uygun veya kullanımının daha kolay olduğu bilinmektedir."

Güneş gözlüğü alırken yüksek UV blokajlı olan camların seçimi sonrasında yüze uygun çerçevenin seçilmesinin önemine vurgu yapan Çömez, "Ehil, emin olduğumuz yerlerden sertifikalı ürünlerin temini, göz sağlığı için çok önemlidir." dedi.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.