Vefa Nedir, Kimlere Gösterilir?

Vefa nedir, ne anlama gelir? Vefasızlık ne demek? Vefa kimlere gösterilir? Vefa gösterilecek dört kısım insan.

Vefâ, dostluk ve muhabbette sebat etme, sevgide süreklilik, bağlılık ve sadâkat... Sözünde durma, verilen sözü yerine getirme mânâlarına gelir.

Vefâ kelimesi, minnettarlık, sadâkat ve istikâmet gibi vasıfların hepsinde bir kumaşın iki yüzünden biri olmak gibi berâberlik ve hattâ bazen ayniyet ifâdesi taşır. Bu temel bakış açısından, îmânın îcâb ettirdiği her tavır ve hareket, aynı zamanda bir vefâkârlık ifâdesi taşıdığı gibi, bu tavır ve hareketlerin aksi de “vefâsızlık” olarak kabûl edilir.

Vefâ, peygamberlere, velîlere ve fazîlet sahibi kimselere âit bir vasıf olarak beşerî hayâtı en yüce bir seviyede taçlandıran mânevî bir sıfattır. Bu itibarla bazı müfessirler İslâm’ı, dil ile ikrarla beraber hem kalb ile tasdik, hem Allâh Teâlâ’ya bütün kazâ ve kaderinde teslimiyet ve hem de bir vefâ olarak târif etmişlerdir.

VEFA KİMLERE GÖSTERİLİR?

Denilebilir ki bütün peygamberler, bir bakıma beşeriyete vefâyı en yüksek seviyede tâlim eden rehberlerdir. Allâh Teâlâ’nın muhabbetine nâil bir kul olabilmek için, hidâyet rehberimiz Hazret-i Muhammed Mustafâ’nın -sallâllâhu aleyhi ve sellem- vefâ hususunda koyduğu düsturları gönlümüzün en müstesnâ ölçüleri hâlinde yaşamak zarûreti vardır. Bunları kısaca şöyle sıralayabiliriz:

1. Âlemlerin Rabbi olan Allâh’a vefâ:

İlk ünsiyet ve onun netîcesi olan vefâ, Allâh’adır. Zîrâ Cenâb-ı Hak, ezelde yarattığı ruhlara:

“…Ben sizin Rabbiniz değil miyim? (Buyurdu. Onlar da:) Evet (Sen bizim Rabbimizsin!)...” (el-A’râf, 172) diyerek ikrarda bulundular.

Bu ikrar hususu, Cenâb-ı Hakk’ın ulûhiyetini ve insanların kulluğunu kabullenmeyi ifâde eden bir ahitleşmedir. Bunu kabûl eden, ikrârında sadâkat gösterip kulluğunu hayâtı boyunca en güzel şekilde devâm ettirmekle vefâkârlık göstermiş olur. Çünkü bu vefâkârlık için sâdece ikrar kâfî değildir. Bu kabullenişin doğurduğu bir takım aklî ve vicdânî mükellefiyetler vardır. Bunlar da Allâh’ın emirlerine riâyet ve nehiylerinden kaçınmaktır.

2. Hz. Peygamber’e vefâ:

Allâh’a karşı vefâdan sonra en ulvî ve en gerekli vefâ, Âlemlerin Efendisi olan Hazret-i Peygamber’e -sallâllâhu aleyhi ve sellem- müteveccih olandır. Bu vefâ, «ümmetî, ümmetî» diyerek Cenâb-ı Hakk’a tazarrû ve niyazlarında öncelikle ümmeti için talepte bulunan Peygamberdir.

Peygamber’e sevgi ve muhabbette derinleşmekle başlayacak olan bu vefâ, onun sünnet-i seniyyesi etrafında pervâne olabilmekle mümkündür. O yüce Peygamber ki, bizi Allâh’a götüren, hayat ve ölüm karşısında irşâd ederek sonsuz saâdet yollarını aydınlatan yegâne kandilimiz olmuştur.

3. Din büyüklerine vefâ:

Her mü’min din büyüklerine karşı da vefâ hissiyle dolu olmak mecbûriyetindedir. Allâh ve Rasûlü’nün getirdiği emir ve nehiyleri, güzel ahlâkı ve iki cihânımızı aydınlatan ulvî kandilleri bizlere taşıyan İslâm büyükleridir. Cemiyetler, onların irşâd ve tâlimleriyle istikâmetlenir ve mânevî âlemlerini tezyîn ederek istikbâle yürürler.

4. Ana-babaya ve hısım-akrabâya vefâ:

Ana-baba hakkı, üzerinde en çok durulan hususlardandır. Onlara hizmet, güzel söz ve ikram, bilhassa yaşlandıkları zaman evlâdların en büyük vefâ borcudur. Kur’ân-ı Kerîm’de Allâh’a ibâdetten sonra ana-baba sevgisi ve hizmeti telkîn edilmektedir.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Son Nefes, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

VEFA NEDİR BİLİR MİSİN?

Vefa Nedir Bilir Misin?

PEYGAMBERİMİZİN HAYATINDAN VEFA ÖRNEKLERİ

Peygamberimizin Hayatından Vefa Örnekleri

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.