Vazife Liyakat İster

Âdil olabilmek, kişilik zemininde çok büyük değerlerin oturmasını gerekli kılar. Menfaatler karşısında eğilip bükülmeyen, nefsânî hesapları işin içine katmayan bir karakter ister. Vicdanıyla müşterek hareket edebilen akıl ve duygu bütünlüğü gerektirir. Hülâsa adam gibi adam olmaktır, âdil olmak.

Mustafa Özdamar anlatıyor:

“Selçuk Eraydın hoca, Mâhir Hocanın gözde talebelerinden biri. Onunla karşılıklı sohbet ediyoruz. Diyor ki Selçuk bey:

“İstanbul Yüksek İslâm’dan mezun olduk, Sivas’a tayinimiz çıktı, öğretmeniz, ama bir taraftan öğrenciliğimiz de devam ediyor.”

“Nasıl oldu bu hocam?”

“Mektupla! Mahir Hocayla mektuplaşıyorduk biz orada. Mektuplar eskimez yazıyla kaleme alınıyor ve benim yanlışlarımı düzelterek geri yolluyordu Mahir Hoca.”

“Çok enfes hocam! Biz de peder rahmetliyle böyle yapıyorduk Erzurum’da.”

“Mâhir Hocaya da babasından geçmiş o gelenek zaten. Herkese bu yazıyı öğretmek için didinir dururdu rahmetli. İşte o günlerde gelen mektuplardan birinde Mahir Hoca:

“Evlâdım Selçuk, Yüksek İslâm’a hoca alınacak. İmtihan filân tarihte Ankara’da. Müracaat et, sen de katıl!” diyor.

Şöyle bir cevap yazdım Hoca’ya:

“Hocam, haber verdiğiniz için Allah razı olsun, çok teşekkür ederim; ama ben kendimi henüz Yüksek İslâm Enstitüsü’nde hocalık yapacak seviyede hissetmiyorum. Özür dilerim!” gibi bir şey yazdım gönderdim. Bir müddet ses çıkmadı. Sonra, asistanlık kadrolarının Yüksek İslâm’a ilk verildiği sene 1967 idi galiba, Hoca bana tekrar haber gönderdi. Yaşar Kandemir de Sivas’taydı o zaman.

Yaşar Kandemir asistanlık imtihanları için İstanbul’a gelince: “Selçuk’a söyle, o da gelsin katılsın imtihana!” demiş.

“Peki, ne yaptınız Hocam?”

“Geldik tabii bu defa! Bu ikinci teklifi geri çeviremedik.”

“Hangi dersten gireceksiniz?”

“Tasavvuf Tarihi! Dersin hocası da Mahir Hoca. İmtihan salonuna girdik, imtihan komisyonu masada, fakat dersin asıl hocası, yani kendisine asistan alacak olan Mahir Hoca, salonun arkalarından bir köşede tek başına oturuyor.”

“Allah Allah!”

“Evet, sonra imtihan bitti, neticeleri alacağız, Mahir Hoca geldi:

“Evlâdım! Ben seni kayırırım, adâletten ayrılırım endişesiyle imtihana bilhassa iştirak etmedim; ama o köşede de hep sen kazanasın diye dua etmeden de duramadım! Kazandın evlâdım, tebrik ederim!” dedi.

Mâhir Hoca bu işte! Hem beni almak istiyor kendisine asistan olarak, hem de imtihana katılamıyor adâletsiz davranırım diye!

Hak hukuk meselesine son derece riâyetkâr bir insandı hoca.”[1]

ADİL OLMAK, ADAM GİBİ ADAM OLMAKTIR

Âdil olabilmek, kişilik zemininde çok büyük değerlerin oturmasını gerekli kılar. Menfaatler karşısında eğilip bükülmeyen, nefsânî hesapları işin içine katmayan bir karakter ister. Vicdanıyla müşterek hareket edebilen akıl ve duygu bütünlüğü gerektirir. Hülâsa adam gibi adam olmaktır, âdil olmak. Rabbimiz buyurur:

Ey iman edenler! Kendiniz, ana babanız ve en yakınlarınızın aleyhine de olsa, Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun. (Şahitlik ettikleriniz) zengin veya fakir de olsalar (adaletten ayrılmayın). Çünkü Allah ikisine de daha yakındır. (Onları sizden çok kayırır.) Öyle ise adaleti yerine getirmede nefsinize uymayın. Eğer (şahitlik ederken gerçeği) çarpıtırsanız veya (şahitlikten) çekinirseniz (bilin ki) şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.” (Nisâ 4/135)

[1] Mustafa Özdamar, Mahir İz Hoca Belgesel, s. 37-38.

Kaynak: Adem Ergül, 365 Lider Davranış, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.