Üzüntü ve Sıkıntıyı Bertarâf Etmenin Yolu

Sohbet, mü’minler, sâlikler arasındaki ülfeti samimiyet sevgi ve muhabbeti kuvvetlendirir. Allah dostları ile sohbet son derecede faidelidir. Hatta sâlih kimselerin yüzüne bakmak bile insana huzur verir. Sıkıntısı, üzüntüsü bertaraf olur. Kederli kimse ile haşir neşir olan mahzun olur. Neşelilerle ülfet eden de mesrur olur.

Muhammed Bahâüddin Nakşîbend kuddise sirruh: “Bizim yolumuz sohbet yoludur” buyururlardı.

İnsan “gördüğü iyi ve kötü her şeyle ünsiyet edebilme kabiliyetinden dolayı” bu ismi almıştır... Ülfet ve sevgi ünsiyeti daha da artırır. İlim, hilm, tasfiye görmüş, vefakâr ve güzel ahlâk sahibi kimselere yakın olmak ganimettir. Onlarla ünsiyet kurmak, Allah ile ünsiyete vesiledir.

Allah Teâlâ’nın rızasını kazanmak için yapılan sohbetlerde, fuzûli sözler edilmez. Çünkü bu manevî feyz-i ilâhinin nüzul etdiği manevi sofralardır. Bu sofraya giriş edeb ile çıkış da edeb ile olursa istifade edilmiş olunur. Dünya kelâmına yer verilmez. Ayet-i kerime hâdis-i şerife ve ashâb-ı kiram ve evliyâullahın menâkıbları, güzel halleri ve nasihâtları okunur. Meclisde kıraeti düzgün bir kimse mevcûd ise onun aşr-ı şerif okumasıyla başlanır.

Bu sohbetleri dinleyen can kulağı ile yani her türlü karanlıkdan kendini muhafaza ederek dinlerse, hem hal, hem kal sahibi olmuş olur. Yazıp çizmeden, kalem mürekkeb kullanmadan âlim olur. Çünkü diğeri kitap ve defterde kalır. Bu ise dimağda, hafızada kalır. Bu davranışlar sonunda dinleyen bilgi sahibi olur. Fakat âlim olduğunu kendisi de bilmez ve böyle bir iddiada bulunmaz.

SOHBETİN ÂDÂBI

Sohbetlere saatinde başlayıb gene vaktinde bitirmek gerekir. Lüzumundan fazla uzatmak muvafık değildir.

Sohbet ayrılışında nasıl ki, insan yabancı bir memlekette olsa ve oranın lisanını bilmediği için, işini bitirdikten sonra oradan sessizce ayrıldığı gibi hâl hatır sormadan “Esselâmü aleyküm” demek kâfi gelir. Çok kimseler bu hususa dikkat edemezler. Aldıkları feyz ve huzuru hemen kaybederler. Yani elleri boş dönmüş olurlar.

Sâlikler gece evrâdlarına devam etmekle beraber sohbetlerini de ihmâl etmemelidirler. Sohbet diğer yapılan zikir ve evradın mütemmimidir, denilmektedir. Yani diğer ibadetlerin tamamlayıcısı manasınadır. Sohbetlerde, dünya kiri ve muhabbeti gönülden çıkar. Onun yerini Allah ve peygamber sevgisi doldurur. Orada bulunan kimseler geldiğinde ne kadar yorgun ve neş’esiz olsalar da, meclisden ayrıldıklarında ne yorgunluk ne neş’esizlikleri kalır. Çünkü gönlünden dünya kederi ve yorgunluğu çıkmış, yerine Allah, peygamber sevgisi yerleşmiştir, dinçtir, huzurludur.

SÂMİ EFENDİ'NİN İHVÂNINA İLK SUALİ

Muhterem Üstazımız Mahmûd Sami -kuddise sirruh- hazretlerinin Anadolu’dan gelen her müntesibine ilk sualleri:

“Nasıl, sohbetler yapılıyor ve âdabına dikkat ediliyor mu?” olurdu.

Hem sohbet yapılan hem de âdabının gereği yerine getirilen sohbetlerin tadı, zevki tarif edilemez. Çünkü orada bulunanlar huzur içine dalarlar. Bilhassa sohbet eden selâhiyetli bir kimse olursa. Onun tasarrufu ile dinleyenler arasında birbirlerine karşı sevgi, saygı, samimiyet, hülâsa her türlü tecelliler zuhur eder. Bunun zevkini alan kimse işini gücünü, ailesini, çoluk çocuğunu ihmâl ederse hataya düşer ve günahkârlardan olur.

Kaynak: Sâdık Dânâ, Altınoluk Dergisi, 257. Sayı, Temmuz 2007

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.