Uzun Görünen Kısa Günler

Düşünmek gerekir ki sayılı günlerden ibaret olan dünya hayatı ne kadar uzun görünse de yine sayılı günlerden ibaret olan Ramazân-ı Şerîf gibi, gâyet kısa bir zamandır. Bu sebeple nasıl ki Ramazan’ı mânevî kazanç için bir fırsat mevsimi olarak görüp gayretimizi artırıyorsak, ömrü de bir Ramazan rûhâniyetiyle ihyâ edebilmek zarurîdir.

Dindarlık, sadece Ramazan ayına ve muayyen günlere mahsus değildir; hakikî dindarlık ömürlük bir takvâ hayatı sürmektir. Bu bakımdan Ramazan’dan sonraki aylarda da zamanımızı değerlendirme hususunda gafletten sakınmalıyız.

Ramazân-ı şerif gibi ilâhî irade ile sınırlandırılmış olan ömürlerimizi, kulluk heyecanı ve âdâbı ile geçirmeye gayret edelim ki; âhiretimiz, bayram günümüz olsun. İhlâslı niyet ve amellerle îfâ ve ihyâsına gayret ettiğimiz bu Ramazân’ımızı -Rabbimizin lutfuyla- aynı rûhâniyet ve feyiz ile gelecek senenin Ramazân’ına bağlayabilme azmi içinde olmalıyız.

Hayatımız, Cenâb-ı Hakk’a yaklaşarak huzur arama vesileleriyle güzelleşmelidir. Hayatımızın; bir takvâ hayatı, bir ihsan hayatı, bir zühd hayatı hâline gelmesine gayret etmeliyiz.

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-; bir hadîs-i şeriflerinde ilâhî ikramlara mazhar olan sâlih bir kulun misalini beyan etmektedir. İşte; Hak yolunda infaktan lezzet alan, mahlûkata Hâlık’ının nazarıyla bakarak merhamette derinleşen bir yürek…

BÖYLE BİR HAYAT; İHSAN HAYATI…

Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- buyuruyor:

“Bir kimse çölde yolculuk ediyordu. Semâdan; «Falan adamın bahçesini sula!» diye bir ses duydu. Başını kaldırıp baktı, gökte sadece bir bulut vardı. Evet, ses oradan geliyordu. Adam hayretler içinde kaldı ve bulutu takip etmeye başladı.

Bulut, kara taşlık bir yere gelince suyunu boşalttı. Yağmur suları bir derede toplandı. Bu defa o şahıs suyu takip etmeye başladı. Önüne bir bahçe çıktı. Bir kişi elindeki kürekle suyu oraya buraya çevirerek bahçesini suluyordu. Onunla konuşmaya karar verdi:

“–Ey Allâh’ın kulu! İsmin nedir?” diye sordu.

O zat, buluttan duyduğu ismi söyledi. Sonra da:

“–İsmimi niçin soruyorsun?” dedi.

O da:

“–Biraz önceki yağmuru yağdıran bulut vardı ya…” diye söze başladı: “Bir kimse o buluta senin adını söyleyerek; «Falanın bahçesini sula!» dedi. Ben de bulutun ardından giderek buraya kadar geldim. Adını da onun için soruyorum. Sen hangi davranışın sebebiyle Allâh’ın bu lutfuna mazhar oldun?”

Bahçe sahibi şunları söyledi:

“–Madem merak ediyorsun söyleyeyim: Şu gördüğün bahçe ürün verince oturup hesap yaparım. Ürünün üçte birini sadaka diye dağıtırım; üçte birini çoluk çocuğumla birlikte yerim; üçte birini de tohumluk yaparım. İşte benim yaptığım bundan ibarettir.” (Müslim, Zühd, 45; Ahmed, II, 296)

Cenâb-ı Hak, kullarını ebedî cennet bayramına kavuşturmayı arzu etmekte. Fakat bu ebedî bayram mükâfatı için, kullarının fânî ömür sermayelerini, Rablerinin rızâsına uygun sarf etmelerini istemektedir. Buna riayet edebilmekse, hayli zordur.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, 44. Sayı, Ekim 2008

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.