Üzülme, Allah Bizimle Beraber

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ve Hz. Ebubekir'in Mekke'den kaçarak sığındıkları Sevr mağarasında beklerken müşrikler Sevr mağarasının ağzına kadar geldiler ve onlar da endişeye kapıldılar. Efendimiz Hz. Ebubekir'e  «Üzül­me, Al­lâh bi­zim­le be­râ­ber­dir!» di­yor­du; Al­lâh da O’na se­kî­ne­ti­ni in­dir­miş, gör­me­di­ği­niz as­ker­ler­le O’nu des­tek­le­mişti.

Rasûlullah (sav) buyurdular:

“Ne gü­zel bir bel­de­sin, ba­na ne ka­dar da se­vim­li ge­li­yor­sun. Şâ­yet kav­mim be­ni sen­den çı­kar­ma­say­dı sen­den baş­ka bir ye­ri yurt tut­maz, yu­va kur­maz­dım.” (Tir­mi­zî, Me­nâ­kıb, 68/3926)

Müşrikler Sevr mağarasının ağzına kadar geldiklerinde endişeye kapılan Hz. Ebû Bekir, Allah Rasûlü’ne hitâben:

“–Ben öldürülürsem, nihâyet bir tek kişiyim, ölür giderim. Fakat Sana bir şey olursa, o zaman bir ümmet helâk olur.” diyordu.

Peygamberimiz ayakta namaz kılıyor, Hz. Ebû Bekir de gözcülük yapıyordu. Efendimiz’e:

“–Şu kavmin Sen’i arayıp duruyorlar. Vallahi ben kendim için endişelenmiyorum. Fakat sana zarar vermelerinden korkuyorum.” dedi.

Rasûl-i Ekrem (s.a.v), yâr-ı ğâr’ına:

“–Ey Ebû Bekir, mahzun olma! Hiç şüphesiz Allah bizimle beraberdir!” buyurdu. (İbn-i Kesîr, el-Bidâye, III, 223-224; Diyârbekrî, I, 328-329)

Bu tablo Hz. Ebû Bekir için en büyük bir şeref levhasıdır. Çünkü Cenâb-ı Hak bu ânı Kur’an-ı Kerim’de zikrederek ebedîleştirmiş ve onun Allah Rasûlü’ne yardımcı olduğunu ilan etmiştir:

 “O’na (Mu­ham­med’e) yar­dım et­mez­se­niz, bi­lin ki in­kâr eden­ler, O’nu Mek­ke’den çı­kar­dık­la­rın­da ma­ğa­ra­da bu­lu­nan iki ki­şi­den bi­ri ola­rak Al­lâh O’na yar­dım et­miş­ti. Ar­ka­da­şı­na «Üzül­me, Al­lâh bi­zim­le be­râ­ber­dir!» di­yor­du; Al­lâh da O’na se­kî­ne­ti­ni in­dir­miş, gör­me­di­ği­niz as­ker­ler­le O’nu des­tek­le­miş, in­kâr eden­le­rin sö­zü­nü al­çalt­mış­tı. Al­lâh’ın sö­zü ise, iş­te en yük­sek olan odur. Al­lâh Azîz’dir, Ha­kîm’dir.” (Tev­be, 40)

Kaynak: 2g1d.com

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • Allahümme salli âla seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli şeyydinâ Muhammed

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.