Ümitsiz Olma!

Karamsarlığı bırak. Ümitsiz olma. Sayısız ümit kapısı vardır. Cihan güneşlerle dolu iken karanlıklara gitme.

Hayat yolculuğu düz bir çizgi değildir. Zaman zaman, iniş ve çıkışlar, yorgunluklar, tehlikeler ve çeşit çeşit mânialar söz konusudur.

Maddi ve manevî seyr u seferimizde muvaffakiyet ve hedefe vuslatın gerçekleşebilmesi için; ilâhî inâyete nâiliyet (tevfîk),(1) irâde disiplini, sabır, sebat, muhabbet ve dinamik bir heyecan gibi olmazsa olmaz bir takım esaslara riâyet son derece önemlidir. Başarının vazgeçilmez bu esaslarının gereğini kuşanabilmek ve yolculuk boyunca zinde kalabilmek için ise, bir gönül iksirine ihtiyaç vardır. Bu iksir, “sönmeyen bir ümit ışığı”na sahip olmaktır.

Ümidini kaybedenin dünyası kararmış demektir. Böyle birinin hayattan zevk alması, yüzünün gülmesi, gönlünün rûşen olması mümkün değildir. Ümitsizlik, kişiyi hem Rabbinden, hem çevresinden, hem işinden ve hatta kendi varlığından koparır.

Ümitsizlik girdabına düşen kimse, daha dünyada iken Cehennem çukuruna düşmüş demektir. İşte bu sebeple olacak ki yüce Yaratıcımız, hiçbir kulunu ümitsizliğe sevk edecek bir beyanda bulunmamıştır. Hatta içine düştüğü günah denizinde boğulma emâreleri görülen kimselere bile:

“Allah’ın Rahmetinden ümidinizi kesmeyin, Rahmân olan Rabbiniz, tüm günahlarınızı bağışlayabilir” (Zümer Sûresi, 53) buyurarak gönül âlemlerine “ümit aşısı” yapmıştır.

“Ben kulumun zannı üzereyim”(2) kudsî beyânıyla da kullarının kendisine daima hüsn-i zanda bulunmasına işâret etmiştir. Kendilerini yolda koymayacağı, ellerinden ve gönüllerinden tutup menzil-i maksûda ulaştıracağı inancını taşıyan ve her zorlukta Rabbin inâyetinin kendi yanlarında olacağını bilen ümit erlerinin, hiçbir zaman iradeleri çözülmeyecek, sabır ve sebatları bitmeyecektir. Başkalarının yoruldukları yerlerde, bu kimseler heyecanla yollarına devam edeceklerdir. Onlar için zor yoktur; belki biraz sabır ve zamana ihtiyaç vardır. Başarısızlık yoktur; zira başarıya giden yolda her başarısızlık yeni bir öğrenmedir. Başarıya ulaşmanın bir tek yolu yoktur; aksine birçok yolu vardır. Her olumsuzluğun içinde, aranırsa bir güzellik bulmak mümkündür; zira her celâl içinde bir cemâl tecellisi mutlaka vardır.

72 MİLLETİN ÜMİT ÇEŞMESİ

Yetmiş iki millete âdetâ ümit çeşmesi olan Mevlânâ -kuddise sirruh- ne güzel çağrıda bulunur:

“Karamsarlığı bırak. Ümitsiz olma. Sayısız ümit kapısı vardır. Cihan güneşlerle dolu iken karanlıklara gitme.”

Dipnotlar:

1) Tevfîk: Allah Teâlâ’nın bir kulunu aklen ve şer’an iyi olan bir şeye muvaffak kılması demektir.

2) Buhari, Tevhid, 35.

Kaynak: Dr. Adem Ergül, Göklere Yolculuk Var, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

İSLAM’DA ÜMİTSİZLİK YOKTUR

İslam’da Ümitsizlik Yoktur

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.