Uluslararası İmam Şafii Akademisi Açılıyor

Diyanet İşleri Başkanı Görmez, Diyanet İşleri Başkanlığı Uluslararası İmam Şafii Akademisi’nin açılını müjdeledi.

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Diyarbakır'ın Fethi konferansında verdiği müjdeli haber ile Diyanet İşleri Başkanlığı Uluslararası İmam Şafii Akademisi'nin en yakın zamanda açılacağını söyleyen ve bölgeye hizmet eden önemli bir kurum olacağını belirten Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez konuşmasının devamında, "Göreve başladığım andan itibaren hep 'Diyarbakır'da tekrar Zehebileri, Amidileri, Hattat Hamitleri, Sezai Karakoçları yetiştiren çok büyük bir ilim merkezi olsun' hayalim vardı. Hamdolsun bir kaç ay sonra Diyarbakır'da Diyanet İşleri Başkanlığı 'Uluslararası İmam Şafii Akademisi'ni birlikte açacağız." dedi."

Konferanstan diğer başlıklar:

“Diyarbakır’ın ruhu İslam’dır. Hiç kimse bu şehrin kalbini ve ruhunu bozamaz, bozamayacaktır…”

“DİYARBAKIR’IN FETHİ MÜBAREK OLSUN, DAİM OLSUN…”

Bugünün sadece Diyarbakır için değil, Anadolu’da yaşayan bütün Müslümanlar için, İslam medeniyetinin bütün evlatları için ne kadar önemli bir gün olduğu bilinse, bugün Diyarbakır’da kimse evinde durmaz, kalbinde sevgiyle coşkuyla sokaklara fırlar, Allah’a hamd eder, Peygambere salat selamlar gönderirdi.

Bugün Anadolu İslam medeniyetinin ilk kapısı olan Diyarbakır’ın 1378 sene önce, Allah resulünün vefatından sadece yedi sene sonra kalbini, yüreğini, kapılarını İslam’a açtığı o muhteşem günün sene-i devriyesini yaşıyoruz. Fetih gününüz kutlu olsun. Diyarbakır’ın fethi mübarek olsun. Daim olsun.

“ANADOLU İSLAM MEDENİYETİNİN BÜTÜN EVLATLARI İÇİN ÜÇ TARİH ÇOK ÖNEMLİDİR…”

Anadolu İslam Medeniyetinin bütün evlatları için üç tarih çok önemlidir. Birincisi, 639. Diyarbakır’ın kalbini, ruhunu, surlarını, kapılarını İslam’a açtığı tarih. İkinci tarih, 1071 Malazgirt Zaferi. Üçüncüsü ise, Molla Gürani’nin talebesi Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethetmesi.

Bu üç tarih Anadolu İslam Medeniyetini paylaşan bütün İslam evlatları için önemli üç tarihtir. Resulü Ekrem’in ‘İstanbul mutlaka fetholunacaktır. Onu fethedecek komutan ne güzel komutan, onu fetheden asker ne güzel asker’ müjdesi ancak bu iki zaferden sonra tahakkuk etmiştir.

“DİYARBAKIR, TÜM İNSANLIK TARİHİNİN HÜLASASI OLAN BİR ŞEHİRDİR…”

Yüce Kitabımız Kur’an bize yeryüzünü dolaşmamızı, tarih okumamızı, tarihi büyük şehirleri ziyaret etmemizi emrediyor. Şöyle buyuruyor Allah, ‘Habibim o insanlara söyle. Onlar yeryüzünü gezmezler mi? Yeryüzüne seyrüsefer etmezler mi? Eğer yeryüzüne seyrüsefer ederlerse onların akleden kalpleri olur’  Tüm dünyaya sesleniyorum, akleden kalbiniz olsun istiyorsanız, gelin Diyarbakır'ı ziyaret edin.

Diyarbakır'ın fethini düşünün, tarihini okuyun. İnsanlık tarihinin hülasası olan şehirler vardır, Diyarbekir tüm insanlık tarihinin hülasası olan bir şehirdir. Tevhit medeniyetinin merkezleri olan şehirler vardır, Diyarbakır tevhit medeniyetinin ilk merkezlerinden birisidir. Allah'ın yeryüzünün en hayırlıları olarak belirttiği Elyesa ve Zülkifl Hazretleri tevhit mesajlarını Diyarbakır'dan dünyaya ilan etmişlerdir.

“BİR ŞEHİRDE ANCAK DİN VE MEDENİYET VARSA O ŞEHİR MEDİNE OLUR…”

‘Şehir’ kelimesinin Arapçada karşılığı ‘Medine’dir. Bütün Medineleri doğuran bir Medine vardır. Medine, din ve medeniyet olursa ancak Medine olur. Bir şehirde eğer cehalet ve bedeviyet varsa o şehir Medine olmaz. Taş ve beton yığını olur. Bir şehirde ancak din ve medeniyet varsa o şehir Medine olur. Diyarbakır Medinedir. Hem din hem medeniyet var.  O Medinede İslam'ın en güzel şekilde yaşanması halinde o şehir erdemliler şehri olur. Diyarbakır’da böyle bir şehirdir. Erdemliler şehridir.

“FETİH, KALELERİN, SURLARIN FETHİ DEĞİLDİR. ASIL FETİH, YÜREKLERİN, GÖNÜLLERİN FETHİDİR…”

İşgal ve sömürge bizim medeniyetimizin kavramları değildir. Fetih yüreklerin fethidir, gönüllerin fethidir. Fetih kalelerin, surların fethi değildir. Müslümanlar olarak dünyanın neresine gidersek gidelim hiçbir zaman işgalci olmadık. Biz gönülleri fethetmeden surlara dokunmadık. Yürekleri fethetmeden kapılara dokunmadık. O fetih esnasında hiçbir insana haksız yere dokunmadık, ibadete çekilmiş din adamlarına dahi dokunmadık. Allah resulünün bize tavsiyesi bu olmuştur daima.

“DİYARBAKIR’IN RUHU İSLAM’DIR. HİÇ KİMSE BU ŞEHRİN KALBİNİ VE RUHUNU BOZAMAZ, BOZAMAYACAKTIR…”

Diyarbakır’ın ruhu İslam’dır. Hiç kimse bu şehrin kalbini ve ruhunu bozamaz, bozamayacaktır. Hiçbir bozguncu, müfsit bu şehrin kalbini ifsat edemez, edemeyecektir inşallah. Artık bu şehir hiçbir çocuğunu feda etmemeli, kurban vermemeli. Bugün İslam medeniyetinin merkezleri kan revan içerisinde. Selamın şehri olan Bağdat yanmaya devam ediyor. Şerefin şehri olan Şam-ı Şerif ıstırap çekmeye devam ediyor. Hikmetin şehri olan San’a yanmaya devam ediyor. İrfanın şehri olan Trablus yanmaya devam ediyor.

Biz eğer dikkatli olmazsak bu güzel şehirleri de kaybederiz. Hep birlikte bu şehirlerimizi, Medinelerimizi yeniden erdemliler şehrine dönüştürmek için seferber olmalıyız. Çocuklarımıza gençlerimize sahip çıkmalıyız. Ramazan ayı geliyor, öyle bir ramazan geçirelim ki artık bu şehirlere hiçbir kötülük yaklaşmasın. Bu güzel şehir terörle ve şiddetle değil, sahabe, ulema, salihin ve evliya ile yad edilmeye devam etsin inşallah.

Bundan sonra Diyarbakır'ın fethini sadece bir konferansla, iki etkinlikle değil, Diyarbakır'da yaşayan her gencimiz, çocuğumuzla okullarımızla, üniversitelerimizle, belediyemizle, valiliğimizle, müftülüğümüzle, sokaklarımız ve caddelerimizle hep birlikte senede bir hafta ‘Fetih Haftası’ olarak idrak edelim ve hep birlikte 1378 yıllık şanı, şerefi, izzeti ve onuru yaşayalım ve yaşatalım.

Programın sonunda hafızlık eğitimlerinin başarıyla tamamlayan öğrencilere icazetleri Diyanet İşleri Başkanı Görmez tarafından verildi.

Konferansa, Diyarbakır Valisi Hüseyin Aksoy, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Cumali Atilla, Dicle Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Talip Gül, İl Müftüsü Burhan İşliyen, kanaat önderleri ve çok sayıda vatandaş katıldı.

Kaynak: diyanet.gov.tr

[gallery link="file" ids="105319,105320,105321,105322,105323,105324,105325,105326,105327,105328,105329,105330"]

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.