Türkmendağı'ndan Türkiye'ye Sığındılar

Esed ve Rusya'nın Türkmen köylerine gerçekleştirdiği saldırılar nedeniyle Arfalı noktasına gelen aileler Türkiye'ye alınıyor.

Esed ve Rusya'nın Lazkiye kırsalındaki Türkmen köylerine gerçekleştirdiği saldırılar nedeniyle, Yayladağı sınırından Türkiye'ye alınan ve kayıt işlemleri tamamlanan Suriyeli ailelerin bir kısmı ilçe merkezine getirildi.

Yayladağı sınırında insani yardımların geçişi için açılan Arfalı noktasına gelen aileler, sabah saatlerinden itibaren Türkiye'ye alınmaya başladı.

Otobüsle sınırdan alınan çoğunluğu kadın, çocuk ve yaşlılardan oluşan Türkmen ve Arap kökenli Suriyelilerin bir kısmının, ilçedeki YİBO kampında yapılan kayıt işlemleri tamamlandı.

Otobüsle ilçe merkezindeki stada getirilen aileler, otobüslerden indirildi.

Gönüllüler tarafından karşılanan ve su ile bisküvi dağıtılan Suriyeliler, eşyalarını yanlarına alarak yakınlarını beklemeye başladı.

Suriyeli küçük çocuklar, olaylardan habersiz etrafa bakınırken, bazı kadınlar göz yaşlarını tutamadı.

MERMİLER HERYERDE

Türkiye'ye alınan Türkmenlerden Adil Mustafa Recep, babasının iç savaşın başından bu yana köyünü terk etmediğini söyledi.

Yaşlı babasının şehit olmadan gelmeyeceğini söylediğini belirten Recep, "Babamı almak için ülkeye döndüm. Babam ve annemi buraya taşıdım. Zor durumdaydılar. Oturdukları yer bombalanmış ama şehit olmadı maalesef. Hayat orada çok daraldı. Merminin ulaşamayacağı yer kalmadı" ifadelerini kullandı.

Türkmendağı'nda "burası emniyetli yer" denecek bölgenin kalmadığını kaydeden Recep, Türkmen gençlerin ülkelerine geri dönerek köylerini geri alacağını umut ettiğini ve o bölgenin Türkmen kalacağını aktardı.

Sınırdaki Sallur köyünde oturduklarını kaydeden Mustafa Molla da saldırıların çok arttığını bu nedenle 4 çocuğu ve eşiyle ülkesinden kaçmak zorunda kaldıklarını vurguladı.

Çocuklarıyla Türkiye'ye sığınan Rukiye Zuveykli de çatışmaların artması üzerine çocuklarının kendilerini Türkiye'ye göndermek istediğini, bu nedenle 4 çocuğunu yanına alıp vatanlarını terk ettiklerini anlattı.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.