Türkiye'yi Daiş'le Tehdit Ediyorlar

Suruç'ta yaşanan hadisenin bir diğer boyutu Türkiye’yi DAİŞ ile etiketleme, DAİŞ’i destekleyen “terörist devlet” gibi gösterme gayretleridir. Bu kara propaganda, Suruç provokasyonu üzerinden hem içerideki hem dışarıdaki malum çevreler tarafından yine dillere pelesenk edildi.

Öncelikle hiçbir somut delil göstermeden ağızlara sakız edilen bu iddialara iddia bile demek mümkün değil. Bu düpedüz iftiradır. Bu düpedüz Türkiye düşmanlığıdır.

Bu iftirayı ısrarla dillendiren uluslararası çevrelerin amacı bellidir. Türkiye’yi, Suriye’ye ve Irak bataklığına çekmek istemektedirler. Çünkü bölgeye musallat ettikleri DAİŞ’e karşı etkili bir biçimde savaşacak kimseyi bulamıyorlar. Bu anlamda ne Irak ordusu ne Peşmerge ne de PYD güçleri DAİŞ’e karşı yeterli olamıyor. Daha güçlü ordulara ihtiyaç duyuyorlar. Bu yüzden “Türkiye, DAİŞ’i destekleyen bir devlet” olarak gösterilerek panikletilmeye çalışılıyor. İçerideki yeminli Erdoğan ve Ak Parti düşmanları da, siyasi rant devşirmek adına Türkiye’yi ateşe atmaktan çekinmiyorlar.

BATI DÜNYASININ YANLIŞ POLİTİKALARI DAİŞ'İ ORTAYA ÇIKARDI

Şurası açık ve net; bu yöndeki tüm iddialara rağmen DAİŞ’i bu bölgeye bela eden Türkiye’nin dış politika tercihleri değildir. Tıpkı El-Kaide gibi DAİŞ’i de ortaya çıkartan sebeplerin arkasında Batı dünyasının yanlış politikaları vardır.

DAİŞ’in peydahlanmasının önünü açan Irak’ı işgal edip tüm Sünnileri bir tarafa iten, onları Şiilerin insafına terk eden Bush’un politikalarıdır. DAİŞ militanları o akıl almaz öldürme ve işkence metotlarını da Guantanamo ve Ebu Gureyp hapishanelerinde Amerikalı işkencecilerinden öğrenmişlerdir. Esed’in katliamlarına zamanında müdahale etmeyen, Irak’ta Sünnilere hayat hakkı tanımayan Maliki’nin arkasını kollayan Batı, böyle bir canavarın ortaya çıkmasının bir numaralı sorumlusudur. Batı’nın peydahladığı bu bela şimdi tüm Ortadoğu coğrafyası gibi ülkemizin istikrarını tehdit eder hale gelmiştir…

BÖLGEDEKİ TUZAKLARI GÖRME BASİRETİ 

Sonuç olarak hükümet kurma aşamasında, siyasi belirsizliğin hüküm sürdüğü bir dönemde ülkemiz oldukça kritik bir süreçten geçmektedir. Hemen yanı başımızdaki ateş bizi de tehdit etmeye başlamıştır. Dileriz Suruç benzeri provokasyonların arkası gelmez… Dileriz tahriklere karşı aklıselim galip gelir… Dileriz yüzyıllar boyu birlikte yaşamış Türk-Kürt kardeşliğine fitne sokma çabaları boşa çıkartılır... Dileriz bu coğrafyanın kendi ayakları üzerinde durmasına yönelik tuzakları görme basiretini, bu coğrafyanın tüm halkları ve yöneticileri gösterir…

Kaynak: Beytullah Demircioğlu, Altınoluk Dergisi, Ağustos 2015, 354. Sayı

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.