Terör ve Radikalizmle Mücadelede 'zekât Stratejisi'

Zekatın kurumsallaştırılarak, sistemli bir şekilde toplanması ve dağıtılmasının, İslam dünyasında yaşanan terör ve mülteciler sorununa çözüm oluşturabileceği belirtiliyor.

Zekatın kurumsallaştırılarak, sistemli bir şekilde toplanması ve dağıtılmasının, İslam dünyasında yaşanan terör ve mülteciler sorununa çözüm oluşturabileceği belirtiliyor.

İslami ekonomi ve finansmanla ilgilenen uzmanlar, zekat sisteminin "terörle mücadele ve mültecilerin ekonomik sorunlarını gidermede nasıl daha etkin şekilde kullanılabileceğine" ilişkin AA muhabirine değerlendirmede bulundu. Uzmanlar, ekonomik ve toplumsal sorunlara karşı bir "emniyet supabı" vazifesi gören zekatın, terör ve aşırılık yanlısı grupları besleyen yoksulluk ve cehaletin yok edilmesinde belirleyici olabileceğini ifade etti.

Dünya Müslüman Alimler Birliği Genel Sekreteri Prof. Dr. Ali Karadaği, neden sonuç ilişkisine bakıldığında ekonomik sorunlar ve beraberinde gelen yoksulluğun terörü doğuran en önemli etkenlerden biri olduğunu söyledi.

Ekonomik sorunların aşılması halinde terörle ilgili meselelerin de azalacağına dikkati çeken Karadaği, İslam dünyasının yıllık zekat gelirinin bu konuda önemli bir kaynak oluşturduğunu ifade etti.

İslam dünyasının yıllık tahmini zekat geliri "300 milyar dolar"

Tüm Müslümanların, üzerine düşen zekat farizasını yerine getirdiği takdirde yıllık zekat gelirinin hiç de azımsanamayacak bir boyutta olduğuna işaret eden Karadaği, "2008'de yaptığım bir araştırma neticesinde, İslam dünyasının yıllık zekat gelirinin en az 300 milyar dolar olması gerektiği sonucuna ulaştım. Şayet zekat sistemi doğru ve etkin şekilde işletilseydi İslam dünyasında bugün yaşanan bu acı tabloya şahit olmazdık." dedi.

Kur'an-ı Kerim'deki Kureyş suresinin son ayetine atıfta bulunan Karadaği, "Allah, kitabında da güvenlik ve ekonominin birbirine bağlı olduğunu söylüyor. Surenin son ayetindeki 'açlıktan doyurma' ile yoksulluk ve işsizlik gibi ekonomik sorunlara, 'korkudan emin kılma' ibaresiyle de sosyal ve siyasi durumlara işaret edilmiştir." diye konuştu.

İslamın ekonomik güvenliği, siyasi güvenliğin önünde tuttuğunu söyleyen Karadaği, "zekatın, yoksulluğu büyük ölçüde azaltarak ekonomik, siyasi, sosyal ve askeri sorunların çözümünde kullanılabilecek etkili bir enstrüman olduğunu" dile getirdi.

Kan ve göz yaşının dinmediği Suriye, Irak ve Yemen'deki siyaset ve güvenliğe de değinen Karadaği, "Sorunların çözümünde siyasi destek sağlayamayanlar, maddi katkı verebilir ki bunun en alt düzeyi de zekattır." dedi.

Alimlere, İslam coğrafyasındaki çatışma bölgelerinde bulunan insanlara gönderilmek üzere zekat toplanması konusunda etkin çalışmalar yürütmeleri çağrısında bulunan Karadaği, "Iraklı, Suriyeli ve Yemenli kardeşlerimiz en azından ekonomik açıdan güvende olsun ve açlıktan ölmesin." diye konuştu.

"Zekat, İslam alemini ekonomik krizlerden kurtarabilir"

Londra'daki Uluslararası İslami Ekonomi ve Finans Merkezi Başkanı Şihab el-Azazi, "yolda kalmışlar" hükmünde olan mültecilerin zekattan açık pay sahibi olduğunu söyledi.

"Zekat gelirleri 'yolda kalmış' hükmünde olan mülteciler için son derece önemlidir. Bu gelirler ile mülteciler için projeler yapılabilir, maddi sıkıntılarına çözümler bulunabilir. diyen Azazi, "Toplumda büyük bir denge sağlayan zekat, İslam alemini ekonomik krizlerden kurtarabilir. Tüm kriterler dikkatle incelenirse, toplumun ihtiyaçlarını giderebilir." şeklinde konuştu.

Zekatın ister üçüncü dünya ülkelerinde ister diğer ülkelerde olsun terör ve aşırılıkları yok edeceğini kaydeden Azazi, "Çünkü zekat sunulan imkanlar çerçevesinde çeşitli gereksinimlerin, toplumun ihtiyaçlarının karşılanması esasına dayanır." ifadesini kullandı.

İnsanları terör ve radikalizmin kucağına iten etkenlerin ortadan kaldırılması için gençlerin eğitimi, meslek edinmelerinin sağlanması ve hobilere yönlendirilmesi gibi konulara önem verilmesi gerektiğini hatırlatan Azazi, bu alanda zekat gelirlerinin önemli bir finans kaynağı oluşturacağını ifade etti. Azazi, "Zekat sürdürülebilir toplumsal ve ekonomik kalkınmayı gerçekleştirmede önemli rol oynar. Çünkü ekonomi ile sosyoloji arasında dengeyi gerçekleştirme etkisine sahiptir." dedi.

"Zekat, toplumda üretken ve etkin bir unsur haline getirilebilir"

Avrupa İslami Finans ve Ekonomi Akademisi Başkanı Eşref Devabe ise zekatın yalnızca tüketimde değil üretimde de etkili olabileceğini kaydetti.

Devabe, zekatın tüketim ve yatırımdaki rolüne ilişkin, "Para şeklinde verilen zekat tüketimde, ekipman desteği şeklinde verilen zekat ise yatırımda rol oynar. Bu da zekatı toplumda üretken ve etkin bir unsur haline getirir." değerlendirmesinde bulundu.

Terör ile radikalizmin siyasi ve ekonomik boyutları olduğuna işaret eden Devabe, "Zekat, halkın yaşam şartlarının iyileşmesinde, eğitim ve iş fırsatları bulmasında önemli bir rol oynayabilir. O zaman zekat kurumları aracılığıyla yoksulluğa çözüm olmaya başlar." ifadelerini kullandı.

"İslam gibi yoksullukla mücadele eden başka bir din yok"

Devabe, zekatın ekonomik ve toplumsal kalkınmadaki rolüne ilişkin ise şunları söyledi:

"Toplumdaki gelir dağılımını yeniden düzenleyebilecek bir güç olan zekat gibi bir sisteme sahip, İslam gibi yoksullukla mücadele eden başka bir din yok. Dolayısıyla Müslümanlar zekatlarını hakkıyla vermek suretiyle hali hazırda mültecilerin karşı karşıya bulunduğu ekonomik sorunları çözmeli."

Belli bir oranda ticaret malına sahip olan kişilerin malından yüzde 2,5 oranında zekat alınmasının, ülkedeki arz ve talebi dolayısıyla yatırımı artırabileceği, işsizlik, düşük ücret gibi ekonomik sorunlara çözüm bulabileceği görüşünü dile getiren Devabe, "Zekatın ekonomi denkleminde tüketim ve üretim rolü bulunmaktadır." dedi.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.