Telefonlar İnsana Nasıl Zarar Veriyor?

Gün içerisinde çok büyük bir zamanımızı artık akıllı telefonlarda geçiriyoruz. Otobüste, arabada ya da evde herkesin eli cep telefonunda, kafası da doğa olarak önünde. Peki, hayatımıza giren akıllı telefonların bizi haddinden fazla başımızı öne eğmeye zorluyor oluşu bedenimize ne kadar zarar veriyor hiç düşündünüz mü?

Akıllı telefonların insan sağlığına etkileri üzerine yapılan araştırmaya göre; servikal omurganın (omuz seviyesinin üzerindeki omurga) taşıdığı ağırlık, boynumuzu 15 derece öne eğdiğimizde 12 kg oluyor. Bu açı 45 dereceye ulaştığında ağırlık da 22 kg düzeyine ulaşıyor. Bunlar zaten günlük hayatta yaptığımız normal hareketler. Fakat elinizdeki telefona bakarken boynunuz 60 dereceye ulaşan bir açıyla öne doğru eğilebiliyor ve servikal omurgadaki tek bir omurun üzerine 27 kg ağırlığında bir yük binebiliyor.

CEP TELEFONUNA FAZLA BAKMANIN ZARARLARI

Araştırmaya göre neredeyse 7 yaşındaki bir çocuğun ağırlığına eşit olan bu ağırlık bu şekilde yoğun cep telefonu kullanımının sürmesi halinde boyun omurlarında ciddi hasarlar yaratabilir, bağlarda zedelenme ve yırtıklar oluşturarak kişiyi cerrahiye mecbur hale getirebilir.

New York omurilik cerrahisi ve rehabilitasyon merkezinin başındaki Dr. Kenneth Hansraj ve ekibi bu şekilde telefon kullanımı sonucu servikal omurganın doğal kıvrımını da kaybedebileceğini saptamışlar ve bunu Text Neck Sendromu olarak isimlendirmişler.

Teknolojinin hayatımızda çok büyük yer edinmesinden kaçmak artık olanaksız hale geldi ancak kullanıcılar telefonlarına bakarken omurgalarını nötral-doğal pozisyonuna yakın tutmalı ve gün içerisinde saatlerce kambur durmaktan kesinlikle kaçınmalı diyor araştırmacılar.

İlerleyen yıllarda boyun ağrılarından muzdarip olmamak için telefonumuzu kullanırken pozisyonumuza dikkat etmekte büyük fayda var.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.