Tavizsiz İmanın En Güzel Örnekleri

Peygamber Efendimizin himayesinde ve mektebinde yetişmiş Sahabi Efendilerimiz, Allah'a (c.c) iman etmiş hakiki müminler Tevhid üzerine can ve mallarını feda etmişlerdir. Onlar tavizsiz imanın en güzel örnekleridir.

Peygamberimiz; risâletinin Mekke kısmında, 13 yıl akāidi öğretti. Tevhid ve îman tahsili yaptırdı.

Bu dönemde yetişen ashab, «sâbikûn-i evvelûn» ashâbın da zirvesidir. Çünkü bu sahâbîler; îmânı, çok çetin imtihanlarla elde ettiler ve muhafaza ettiler. Alay, işkence, muhasara ve şehâdete varıncaya kadar ağır baskılar altında, îman ve tevhid mücadelesi verdiler.

TAVİZSİZ İMANIN EN GÜZEL ÖRNEKLERİ

Nebîler Silsilesi’nde de tevhid tâliminin misalleri vardır:

  • Hazret-i Musa’ya îmân ettikleri için, Firavun tarafından hunharca katledilen sihirbazların metâneti ve şöyle duâ etmeleri:

رَبَّنَا اَفْرِغْ عَلَيْنَا صَبْرًا وَتَوَفَّنَا مُسْلِم۪ينَ

“…Ey Rabbimiz! Bize bol bol sabır ver, müslüman olarak canımızı al!..” (el-A‘râf, 126)

  • Arenalarda arslanların dişleri arasında îmanlarını koruyan ilk Îsevîlerin metâneti…
  • Ashâb-ı Uhdûd’un ateşe atılarak öldürüldüğü hâlde îmandan dönmemesi…
  • Habîb-i Neccâr’ın taşlanarak öldürüldüğü hâlde, hâlâ kavmine hidâyet temennî edişi…

Ashâb-ı kiramdan Hubeyb -radıyallâhu anh-’ın şehâdeti esnasında sergilediği sağlam ve mertçe duruş, bu tâlimin güzîde misalleridir.

Aynı şekilde;

Sümeyye Hatun’un ve Hazret-i Yâsir’in de şehâdetleri esnasında sergiledikleri fazîlet ve îman dirâyetleri muhteşemdir.

Aynı şekilde;

Hazret-i Bilâl’in çok ağır işkencelere rağmen yine de; «Allah bir!» demesi, Habbâb -radıyallâhu anh-’ın kızgın alevlere yatırılması karşısında yine sebatkâr oluşu, Hazret-i Peygamber terbiyesinde sahâbenin akāidde ve İslâm’ı yaşayışta nasıl bir kıvam kazandığının ölümsüz misallerinden birkaçıdır.

Fetih Sûresi’nin son âyetinde Cenâb-ı Hak;

مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللّٰهِۜ وَالَّذ۪ينَ مَعَهُٓ اَشِدَّٓاءُ عَلَى الْكُفَّارِ

“Muhammed Allâh’ın Rasûlü’dür. Beraberinde bulunanlar da kâfirlere karşı çetindir…” buyurur.

Tavizsiz bir îman…

Cenâb-ı Hak, Allah Rasûlü’nün yanında olanların ilk vasfı olarak; «Küffâra karşı şiddetlidirler.» hükmünü vermekte.

Bu tavır, îmânın bir zarûretidir. Çünkü kalbinde en zayıf vaziyette îman bulunan bir mü’minin dahî; Allâh’ın râzı olmadığı bir kötülüğe karşı, buğz etmesi lâzımdır.

Devrimizde de bir muallim; talebesine ilk olarak, kimlik ve şahsiyet aşılamalıdır. Tavizsiz bir îman kazandırmalıdır. Eğer bu esas olmazsa; başka öğretilenlerin bir faydası olmayacağı gibi, devrimizde misalleri görülen sapıtma ve inhiraflar zuhur eder.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2018 Ay: Şubat Sayı: 156

SAHABE-İ KİRAM'DAN ZÜHD ÖRNEKLERİ

 

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.