Tavafla İlgili Cezalar Nelerdir?

a) Bir kimse elbisesinde, bedeninde veya tavaf edilen yerde necaset varken tavaf yaparsa tavafı geçerli olur. Ancak, necaseti temizlemediği için günahakâr olmakla birlikte bu kimseye her hangi bir ceza terettüp etmez.

Şafiî, Malikî ve Hanbelî mezheplerine göre necasetten temizlik,tavafın geçerlilik şartı olduğundan bu durumda yapılan tavaf geçerli olmaz. Mutlaka usulüne uygun olarak yeniden yapılması gerekir.

b) Bir kimse, avret yerleri açık olarak tavaf etse tavafı geçerli olur. Ancak vacibi terk etmesi sebebiyle dem gerekir. Usulüne uygun olarak tavafı yeniden yaparsa ceza ortadan kalkar.

Şafiî, Malikî ve Hanbelî mezheplerine göre tavafta avret yerlerinin örtülü olması şarttır. Dolayısıyla avret yeri açık olarak yapılan tavaf geçerli olmaz. Tavafın mutlaka usulüne uygun olarak yeniden yapılması gerekir.

c) Tavafı geri geri yürüyerek yapmak dem gerektirir. Yeniden yapılması durumunda bu ceza ortadan kalkar. Şafiî, Malikî ve Hanbelî mezheplerine göre bu şekilde yapılan tavaf geçerli olmaz, yeniden yapılması gerekir.(Kinânî, II, 761-780.)

ç) Tavaf namazı mustakil bir vaciptir, terk edilmesiyle her hangi bir ceza gerekmez, ancak bu kimse vitir namazı kılmamış gibi günahkâr olur. Malikî mezhebine göre tavaf namazını kılmayan kimseye dem gerekir.

Şafiî ve Hanbelî mezheplerine göre göre tavaf namazı kılmak sünnettir.(Kinanî, II, 853-860; Nevevî, el-Mecmu’ , VIII, 72-73) Terk edilmesiyle her hangi bir ceza gerekmez. Bu kimse kötü bir davranışta bulunmuş olur.

d) Kudum tavafının tamamını veya şavtlarının yarıdan fazlasını cünüp olarak yapmak dem , abdestsiz olarak yapmak ise sadaka gerektirir. Dört şavttan sonra abdestsiz olarak yapılan her şavt için bir fitre miktarı sadaka verilir.(Meydânî, Abdülğanî el-Guneymî, el-Lübab fi Şerhi’l-Kitab, I, 184. 2. baskı. Beyrut, 1996.) Cezayı gerektirecek şekilde yapılan tavaf yeniden yapılırsa ceza düşer.

Şafiî, Malikî ve Hanbelî mezheplerine göre abdestli olarak yapılması tavafın geçerlilik şartı olduğundan, cünüp veya abdestsiz olarak yapılan tavaf geçersizdir. Yeniden yapılması gerekir.(Kinânî, II, 761-762; Nevevî, el-Mecmu’ , VIII, 20.)

e) Umre tavafının tamamını veya bir kısmını, hatta bir şavtını cünüp, abdestsiz, loğusa veya adetli olarak yapmak dem gerektirir. Çünkü ihramdan çıkabilmek için tavafın eksiksiz yapılması gerekir. Bu sebeple tavaftaki eksiklikler “sadaka” ile değil ancak “dem” ile telafi edilebilir. İhramdan çıkmadan tavafın yeniden yapılması halinde ceza ortadan kalkar.(İbn Âbidîn, II, 551. İbn Nüceym, Zeynüddîn, Bahrü’r-Râik, III, 24. İlmiye Matbaası, Kahire, 1311. Kinanî, II, 766-767.)

Hanefî bilginlerinden İbn Nüceym’e göre umre tavafının son üç şavtını veya daha azını abdestsiz olarak yapan kimse abdestsiz yaptığı her şavt için “sadaka” verir.(İbn Nüceym, III, 4.)

Kıran haccına niyet eden bir kimse, umrenin tavafını abdestsiz yaparsa dem gerekir. Tavafı yeniden yaparsa ceza düşer. Eğer abdestsiz yaptığı tavaftan sonra sa’yi de yapmış ise bu sa’y geçerli olmaz. Çünkü sa’yin geçerli olabilmesi için ceza gerektirmeyen (muteber) bir tavaftan sonra yapılması şarttır. Dolayısıyla sa’yin yeniden yapılması gerekir.(Abdülgani el-Mekkî, s. 390-391.)

Umre tavafının son üç şavtını veya daha azını terk etmek “dem” cezasının gerektirir. İhramdan çıkmadan önce eksik kalan tavaf yapılırsa ceza düşer.(Abdülğanî el-Mekkî, s. 390; İbn Hümam, 464.)

Kıran haccı yapan kimse kudûm tavafını abdestsiz olarak yaparsa tavafı geçerli olmaz. Dolayısıyla muteber yani ceza gerektirmeyen bir tavaftan sonra yapılmadığı için sa’yi de geçerli olmaz. Bu sa’yin daha sonra yeniden yapılması gerekir.(Abdülgani el-Mekkî, s. 390-391.)

f) Ziyaret tavafının tamamını veya şavtlarının yarıdan çoğunu cünüp, adetli ve loğusa olarak yapan kimseye bedene ; abdestsiz olarak yapan kimseye dem gerekir. Mekke’de bulunduğu süre içinde tavafı yeniden yaparsa ceza düşer.

Ziyaret tavafının son üç veya daha az sayıda şavtını abdestsiz, cünüp, loğusa veya adetli olarak yapan kimseye, her şavt için bir fitre miktarı sadaka¸ son üç şavtını veya daha az şavtını terk eden kimseye dem gerekir. Ancak abdest aldıktan veya guslettikten sonra veya kadınlar temizlendikten sonra şavtları yeniden yaparlarsa ceza düşer.(Abdülğanî el-Mekkî, s. 384.)

Bir mazeret olmaksızın ziyaret tavafının üç veya daha az sayıda şavtını yapmayan, tavafı tekerlekli sandalyeye binerek veya çıplak olarak yapan kimseye dem gerekir. Yeniden yapılması halinde ceza düşer.

Ebu Hanife’ye göre ziyaret tavafı, başlangıç vaktinden itibaren ömrün sonuna kadar her hangi bir zamanda yapılabilir. Ancak bayramın üçüncü günü güneş batıncaya kadar yapılmazsa dem gerekir.(Abdülğanî el-Mekkî, 381-385.)

Malikî mezhebine göre iki kanama arasındaki kesinti temizlik sayıldığından adet halindeki kadının kanaması kısa süre durursa, kanamanın durduğu süre içinde temiz sayılır; gusledip ibadetlerini yapması gerekir. Buna göre ziyaret tavafını özel hali nedeniyle yapamayan ve Mekke’den ayrılmak mecburiyetinde kalan bir kadının kanaması kısa süre durduğunda gusledip tavafını yapması mümkün olur ki, bu durumda tavafını temiz olarak yapmış olduğu için her hangi bir ceza ödemesine de gerek kalmaz. (Mâlik b. Enes, I, 17. Kinânî, II, 767.Vehbe ez-Zühaylî, I, 610.)

Şafiî, Malikî ve Hanbelî mezheplerine göre hadesten taharet, tavafın geçerlilik şartı olduğundan; abdestsiz, cünüp, loğusa ve adetli olarak yapılan tavaf geçerli olmaz, yeniden yapılması gerekir.

Ziyaret tavafının son vakti için bir sınır bulunmadığı görüşünde olanlar şu rivayeti delil almışlardır:

Abdullah b. Abbas (r.a)’dan rivayet edilmiştir:

Sahâbîlerden birisi Hz. Peygamber’e,

- “Şeytan taşlamadan ziyaret tavafını yaptım (olur mu)?” dedi. Hz. Peygamber,

- “Zararı yok, (olur)” buyurdu. Bir başka sahâbî,

- “Kurban kesmeden önce tıraş oldum (olur mu) dedi. Hz. Peygamber,

- “Zararı yok, (olur)” buyurdu. Bir başka sahâbî,

- “Şeytan taşlamadan önce kurban kestim (olur mu?)” dedi. Hz. Peygamber,

- “Zararı yok, (olur)” buyurdu.(Buhârî, Eyman ve’n-Nüzur, 15. VII, 226.)

g) Vedâ tavafının tamamını veya şavtların yarıdan çoğunu terk etmek veya tavafı cünüp olarak yapmak dem gerektirir. Bu tavafın şavtlarının yarıdan azının terk edilmesi veya tavafın abdestsiz yapılması halinde terk edilen veya abdestsiz yapılan her bir şavt için bir fıtır sadakası verilmesi gerekir.(Kinânî, III, 1237)

Veda tavafını yapmadan Mekke’den ayrılan kimse, mikat mahallini geçmeden dönüp tavafını yaparsa ceza düşer. Mîkadı geçtikten sona dönmek isterse mîkat mahallinde umre ihramına girer, umresini yaptıktan sonra veda tavafını yapar. Bu durumda da ceza düşer.

Malikî mezhebine göre veda tavafı sünnet olduğundan terk edilmesi halinde her hangi bir ceza gerekmez.(Kinânî, III, 1235.)

KAYNAK: Diyanet Hac İlmihali, DİB Yayınları, 2013, Ankara

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.