Talmud Nedir?

Yahûdîler, yazılı Tevrât’ın yanında ayrıca Allâh tarafından Hazret-i Mûsâ’ya indirilmiş sözlü bir vahiy bulunduğunu söylerler ki o da Talmut’tur.

Yahûdîler, Talmut’u Tevrât’la aynı değerde tutar ve onu kabûl etmeyeni gerçek yahûdî saymazlar.

Talmut, Hazret-i Mûsâ’nın Tevrât’ı açıklayıcı îzahlarını ihtivâ eden bir Tevrât tefsîridir. Başlangıçta bu tefsirler, şifâhî olarak devâm etti. Sonraları kaleme alınarak yazıya aktarıldı. Buna “Mişna” dendi. Mişna, dînî emirlerin tatbîki husûsundaki açıklamaları ihtivâ etmekteydi. Filistin ve Bâbil’de bulunan yahûdî dînî mekteplerinde Mişna üzerinde çalışmalar yapıldı. Netîcede Talmut teşekkül etti. Bugün, Kudüs ve Bâbil Talmut’u olmak üzere iki Talmut bulunmaktadır. Bunlar, M.S. 4. ve 5. yüzyıllarda tedvîn edildi.

Mişna, tekrar; Talmut ise tâlîm (bilgi verme) demektir. Bu noktada Talmut, Tevrât’taki hükümlerin açıklamalarını ihtivâ eden tefsîr ve içtihâdlar külliyâtıdır. Çünkü Tevrât’taki hükümler umûmîdir. Meselâ Tanrı:

“Yedinci yılda tarlanı ekmeyeceksin!” der.

“Cumartesi günü iş yapmayacaksın!” der.

Fakat bunların tafsîlâtını vermez. Tafsîlâtı Talmut verir.

Ancak Talmut’un meydana geliş şekli dikkate alındığında, beşerî temâyüllerin ilâhî ifâdelerden daha çok ortaya çıktığı apaçık müşâhede edilir.

Talmut’un hâkim fikri, yahûdîlerin üstün ırk olduğu iddiâsıdır. “On emir”, sâdece yahûdîler arasında geçerli olup yahûdî olmayanlar için bir mânâ ve mükellefiyet ifâde etmez.

Hâsılı, yahûdî kutsal kitaplarındaki hâkim unsur, Tanrı’nın seçilmiş kavim olan İsrâîloğulları’nı esas almasıdır. Dolayısıyla Eski Ahid’de tarihî anlatım, verilmesi gereken mesajın önüne geçmiştir. Teferruatlı hâdiseler, sıkıcı ve uzun soy kütükleri, bunun en bâriz örneklerindendir. Yahûdî kutsal kitâbı, tek cümleyle; bir İsrâîloğulları târihi ve onların Tanrı ile olan münâsebetlerinin hikâyesidir. Bu yönüyle Yahûdîlik, bütün insanlığı saâdete götürmekten mahrûm bir kavim dînidir ve cihanşümûl bir din olmaktan uzaktır.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Nebiler Silsilesi-2, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.