Takva Ehlinin Beş Özelliği

Hazret-i Osman -radıyallâhu anh- takva ehlinin beş özelliğini sıralıyor.

TAKVA EHLİNİN 5 ALÂMETİ

Hazret-i Osman -radıyallâhu anh- buyurur: “Beş şey takvâ ehlinin alâmetidir:

  1. Sâlihler ve sâdıklarla (Hak dostlarıyla) beraber olmak.
  2. Nefsini ıslâh edip diline hâkim olmak.
  3. Dünyalıklardan nefsine hoş gelen bir şeye eriştiğinde onun zarar-ziyanını ayırt edebilmek, dinden kendisine az bir şey bile nasip olduğunda onu da ganimet bilmek.
  4. Haram karışır endişesiyle midesini helâlden (de olsa tam olarak) doldurma(yıp riyâzat hâlinde ol)mak.
  5. (Hiçlik ve tevâzû hissiyâtı sebebiyle) bütün insanların kurtulduğunu, yalnız kendisinin mahvolduğunu düşünmek.”

"TAKVA HAYATI YAŞAMAK"

Takvâ hayatı yaşamak demek; Cenâb-ı Hakk’a dost olabilmek, cenneti kazanabilmek, cennetin güzelliklerinden, derinliklerinden, ilâhî ikramdan anlayabilecek bir kalbe dünyada sahip olabilmek demektir.

Bu sebeple takvâ; kulun, her davranışında, her hâlükârda, hattâ her nefeste Cenâb-ı Hakk’ın rızâsının aranmasıdır. Böylece kul, Allah Rasûlü’ne büyük bir aşk ve muhabbet ile bağlanacak, bütün mahlûkāta da Hâlık’ın nazarıyla merhamet ve şefkat ile bakacaktır.

SÂLİH BİR KUL OLMA GAYRETİ

Velhâsıl insan, bir hiçken yoktan var edildiğini unutmayarak, insanlar nazarında îtibar sâhibi olmaktan ziyâde Allah katında sâlih kul olmanın gayreti içinde olmalı ve şu fânî âlemde en sağlam sığınak ve en çok muhtaç olduğumuz «takvâ»ya sımsıkı sarılmalıdır.

Zira ancak takvâ sahibi kullar, tefekkürde derinleşir; açan çiçeklerin, öten kuşların, meyveli ağaçların lisânına âşinâ olurlar. Onlardaki zarâfet, incelik ve güzelliği, rûhânî hayatlarına aksettirirler. Çiçekler gibi ince ruhlu, meyveli ağaçlar gibi ikram sahibi olurlar. İşte bunlar, Allâh’ın, Kur’ân-ı Kerîm’de senâ ettiği bahtiyar kimselerdir.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş,  40 Soru 40 Cevap, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.