Takıntı Hastalığı Neden Olur?

Takıntı hastalığı nedir, neden olur? Takıntı nasıl atlatılır?

Yüce peygamberimiz 'vesvese şeytandandır' derken sanırım günümüzün sık karşılaşılan bu probleminin radikal çözümünü de bizlere en kolay yolu anlatmış. Vesveseyi, İnsan beyninin kendi sistematiği içinde ürettiği hayali varsayımlardır diye tanımlayabiliriz. Kaygı bir yere kadar normal kabul edilebilirken daha ilerlemiş hali olan vesvese, ihtimallerin en küçüğünden en büyüğüne kadar defalarca zihinde tekrar edilerek sağlıklı düşünce yapısı olumsuz etkileyebiliyor.

Vesvese yada yaygın kullanım şekliyle obsesyon, insanı rahatsız eden, tekrarlayıcı ve zorlayıcı düşünceler, duygu veya dürtülerdir. Organik bir hastalıktan ziyade ruhsal bir arazdır.

Her kültür ve medeniyetin üzerinde önemle durduğu temiz olma ve temiz yaşama, bazen insan hayatını olumsuz etkileyerek sorun ve hastalık haline gelebilir. Hanımlar için ayrı bir değer arz eden tertip, düzen ve temizlik, bazen titizlik boyutlarını da aşıp kişinin hastalanmasına ve bu hastalıkla mücadelede hekim yardımı almasına kadar uzanabilmektedir. Tertipli dizenli ve temiz yaşama arzusu bir yere kadar elbette insan kalitesinin de bir göstergesidir. Bir yerden sonra ise hastalıktır arızadır. Sınırın neresi olduğu sorusuna gelince:

Beyin ve sinir sistemimizde bir düzen ve ahenk bu davranışlarımızı kontrol ederek nereye kadar ve ne kadar tertipli ve temiz olmamız konusunda bizim hareketlerimizi dengelemektedir. Bu denge kişiden kişiye değiştiği için olsa gerek, kimimiz için yeterli olan tertip ve düzen bir başkası için az veya çok olarak kabul edilebilmektedir. İrsiyet geçirilmiş beyin enfeksiyonları ya da beyindeki hormonal dengenin çeşitli nedenlerle bozulması ileri sürülen nedenler arasındadır.

VESVESE ŞEYTANDANDIR

Özellikle hanımlar için bu dengedeki ölçü bazen aşırı uçlara doğru kaymakta. İşte bu kayış bazen kişinin önüne geçemeyeceği kadar ilerlemekte. Bu ilerleme kişinin mantıksız olduğunu bildiği halde zihninden atamadığı düşünce olmaya başlarsa buna biz takıntı ismini veriyoruz. Kültürümüzde bu hal ‘vesvese’ olarakta bilinir. Yüce Peygamberimiz 'vesvese şeytandandır' hadisi şerifi ile aslında bu hastalıklı halin ilk tedavi işaretlerinide vermiş oluyor.

Şunu mutlaka söylemek gerekir ki her takıntı hastalık değildir. Ancak kişi takıntıları nedeniyle günlük hayatında, işyerinde ve sosyal çevresinde birtakım sorunlar yaşamaya başlıyorsa, bu takıntılar hayatının önemli bir kısmında karşısına zorluk olarak çıkıyor ve önemli zamanını almaya başlıyorsa, o zaman tedaviyi gerektirir bir durum vardır. Abdesti yada gusül abdestini tamamlayamamak, bu yüzden saatlerce banyo veya lavaboda kalmak, dokunulan yerleri temizlemeye başlamak, bu dürtüleri yenmede hasta başarılı olamıyorsa hekim yardımı kaçınılmaz bir durumdur.

Takıntılar zaman içerisinde başka takıntılarla yer değiştirme özelliği arz edebilir.

Temizlik mi? Titizlik mi? Vesvese mi? Takıntı mı? Yoksa hastalık mı? Bu duraktaki teşhisimiz isabetli olduktan sonra tedavi biraz uzun sürsede, çoğu vakada yüz güldürücü sonuçlar alına biliyor. Özellikle son yıllarda ortaya çıkan bilimsel veriler, hastalığın ana sebebinin beynimizdeki hormonal dengenin alt –üst olması ve beynin bazı bölgeleri arasındaki ahengin kaybolması şeklinde. İlaçlar, bitkisel destek ve tamamlayıcı tıp uygulamaları hastalara zararlı olmadan üretilen çözümler, gelecek vadeden olumlu yaklaşımlardır...

TAKINTI NEDEN KAYNAKLANIYOR?

Sorumluluk duygusu yüksek olan, çabuk endişeye kapılan, gergin, karamsar, içe dönük, mükemmeliyetçi, kılı kırk yaran, detaylara inmekten hoşlanan insanların takıntı hastalığına daha yatkın oldukları da bir gerçek.

Genetik ve çevresel faktörlerin hastalıkta rolü büyüktür. Beyin kimyasında meydana gelen değişimlerde önemli bir faktör. Bazı kişilik özelliklerine sahip insanların da takıntı hastalığına yatkın olduğu bilinen bir gerçek. Çocuklarını çok eleştiren, suçlayan, onlardan kusursuzluk ve mükemmeliyetcilik bekleyen, ayıp ve günah gibi kavramları abartılı biçimde çocuklar üzerinde baskı aracı olarak kullanmak. İletişim eksikliği olan ailelerde takıntı hastalığının daha yaygın olduğu ileri sürülmektedir.

Kaynak: Dr. Ali Akben, Altınoluk Dergisi, Sayı: 277

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.