zikretmek

Zikir Nasıl Yapılır?

Allahʼı nasıl zikretmeliyiz?

20 Adımda Nefis Terbiyesi

Nefis terbiyesi nasıl olur? İşte nefis muhasebesi yapabileceğiniz 20 adım.

Sükut Zikriyle Yaşadı

Sâmi Efendi Hazretleri’nin, zaruret olmazsa saatlerce konuşmadığı olurdu. Bu sessizlik hâllerinde dâimâ zikir ve murâkabe ile meşgul olurlardı. Yanında bulunanlar bu esnâda derin bir huzûr hâli yaşar, ayrıldıklarında ise aynı hâli devam ettiremezlerdi.

Manevi Tebiye Usulleri

Ubeydullah Ahrâr Hazretleri, kişinin mânevî inkişâfı için gayret sarf etmesi gerektiğini ifâde eder ve şöyle buyururdu: “Eğer kişi gayret ve îtinâ ederek zikirle meşgul olursa, kısa zamanda öyle bir mertebeye erişir ki, duyduğu sesler ve halkın konuşmaları ona zikir gibi gelir. Hattâ kendi konuşmaları da böyledir. Ancak gayret ve îtinâ olmazsa, bu hâl gerçekleşmez.”[1]

Allah'ı (c.c.) Zikretmenin Fazileti

Abdullah Sert Bey, Allah'ı (c.c.) zikretmenin faydaları, fazileti ve âdâbını anlatıyor...

Gündüzün Güzelliği Gecelerde Gizli

Geceyi Rabbine münâcaatla geçiren gerçek müridlerin elde ettiği nîmetler gününün her ânına yayılır ve gündüzü gecesinin himâyesinde olur. Bu ise kalbinin ilâhî nurlarla dolu olması demektir. Gün boyunca bütün hareket ve davranışları gece biriken nurların fışkırmasından kaynaklanır ve bedeni ilâhi bir cisim hâline gelerek onu yanlış davranışlardan korur ve sükûnetinin artmasına sebep olur.

'ileride Nasıl Olsa Tövbe Ederim' Diye Düşünme!

Tövbenin belli bir zamanı olmadığını, insanın her zaman tövbe edebileceğini belirten hadîs-i şerîflerden biri de budur. Burada konu şahıs plânında ele alınmış, her ferdin kıyametinin, ölümü olduğu gösterilmek istenmiştir.

Allah'ı (c.c) Zikretmek Kalplere Şifadır

Allah (c.c) seçtiği elçisi olan Peygamber'ine dahi beni zikret emri, kalplerin Allah'a olan bağlılığında zikrin ehemmiyetini göstermektedir. Bu emirden sonra biz kullarada bu emri en iyi bir şekilde yerine getirmektir. İşte böyle bir emre muhattap olan Hz. Mûsâ -aleyhimesselâm- ve öğütlenen emir...

Allah'a Olan Şükrümüzü Arttırmalıyız!

Mü’min; Allâh’ın herhangi bir mahlûkunu gördüğü zaman; “Ben onun yerinde olabilirdim, o da benim yerimde olabilirdi.” diyerek Cenâb-ı Hakk’ın kendisine olan lûtuf, ihsan ve ikramlarının tefekkürüyle, şükrünü artırmalıdır. Övünmek yerine hamd etmelidir. Nîmet ve nâiliyetleri nefsine izâfe etme gafletinden kurtulup o nîmetlerin asıl sahibi olan Allâhʼa şükretmelidir.

Zikretmek, Tekrarlamaktan İbâret Değildir!

Allâh’ı zikretmek, sırf “Allah” lâfzını tekrarlamaktan ibâret değildir. Zikir, ancak kalpte mekân bulduğu zaman niyet ve amellerin düzelip seviye kazanmasına vesîle olur.

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.