zenginler

Hak Dostlarında Mal Edinme ve Harcama Edebi

Rabbimizin görünür-görünmez sayısız nimetlerinden biri de hiç şüphesiz “mal sahibi olma nimeti”dir. Allah Resûlü -sallallahu aleyhi ve sellem-’in “Sâlih bir adam için mal ne güzel bir nimettir”1 ifadesi, Müslümanın malla ilişkisinin nasıl olması gerektiğine dair ince manalara işaret eder. Her nimet, saygıyı ve şükrü hakeder. Yine her bir nimetin -ilâhî ölçülere dikkat edilmeyecek olursa- yoldan çıkarıcı ve saptırıcı bir yönü de vardır. Öyleyse mala-mülke düşman olmak ya da ondan nefret etmek değil, onu doğru bir şekilde değerlendirecek “sâlih adam” olmak esastır.

Allah İnsana Neden Zenginlik Veriyor?

Allah, malı (serveti) kendi hakkı olan namazın kılınması, kulların hakkı olan zekâtın verilmesine yardımcı olması için indirmiştir (vermiştir). Yoksa hayvanların yeyip içtiği gibi, yalnız faydalanmak ve lezzet almak için indirmemiştir.

Dört Maddede Din ve Dünya Selameti!

Hazret-i Ali (r.a.) dört şey devam ettiği müddetçe din ve dünya, huzur ve selâmetle ayakta duracağını anlatıyor.

Peygamberimizin Uyarıldığı Hadise

Müşriklerin Müslüman olmasını çok isteyen Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) müşriklerin tuzağına düşmemesi için ayetle uyarıldığı hadise...

Zenginlerin Göstermesi Gereken Fazilet

Talebelerini düşünerek îsar yapmak, hoca için yüksek bir fazîlet ise de, firasetli olup ihtiyacını arzedemeyen iffetli hocaefendileri de görüp gözetmek, gözlerine irfan sürmesi çekilmiş basiret ehli zenginlerin göstermesi gereken diğer bir fazîlettir.

Zekât Ne Demektir? Zekât Neden Verilir?

Zekât, belli bir miktarın üzerinde mala sahip olan zenginlerin, hicrî takvime göre senede bir defa mallarından % 2,5 nisbetinde Allah için vermeleridir.

'global İktisadi Krizin Sıradışı Kültürel Tahlili' Bu Kitapta

Üstad Necip Fazıl Kısakürek ve Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu'nun düşüncelerinden hareketle bugüne dair meselelerimizin tahlilini içeren 'Çıkmaz Sokak' kitabında yazar Bilgehan Eren; Cemil Meriç'ten Nurettin Topçu'ya, Huxley'den Eric Hoffer'e, Sadettin Ökten'den Mustafa Özel'e, George Orwell'den Max Weber'e, İsmet Özel'den Giovanni Papini'ye birçok düşünce adamına atıf yaparak modern dünyanın muhasebesini yapıyor.

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.