vermek

Azı Çoğu Yok Niyet Var!

İçinde yaşadığımız çağda Müs­lümanların payına ne yazık ki keder, ızdırap, yokluk, fakirlik düştü. Dünyanın bir kısmı varlığın çılgınlığını yaşarken, diğer kısmı açlık, yokluk ve ıstırapların pençesinde kıvranıyor. Böylesine bir dünyada benim vereceğim zekatın sadakanın ne kıymeti olur diye düşünmemek gerekir. Çünkü biz, öncelikle kendimiz için vermekteyiz. Alan değil veren kazanmaktadır.

Kurban Kesme Edebi

Mahmud Sâmi Ramazanoğlu Hazretleri, Cenâb-ı Hakk’ın rızâsı, hastalıkların ve musîbetlerin def’i için dâimâ kurban kesmeyi ve sadaka vermeyi tavsiye ederdi.

Cömertliğin En Yüksek Mertebesi

Öncelikle bir toplumun ileri gelenleri yoksula ve fakire sahip çıkmalı, şayet imkânları elvermiyorsa, o zaman başkalarından yardım istemelidir. Misafire ikram etmek ve hadiste en güzel örneğini gördüğümüz şekilde onu kendisine tercih etmek büyük bir olgunluktur.

"sen Onları Simâlarından Tanırsın"

Susuzluktan çatlamış bir toprağın bereketli yağmurlara hasret duyması gibi toplumumuzda hizmet ve alâkaya en fazla muhtaç kesimlerin başında; bir kanadı kırık olan yetimler ve yoksullar gelmektedir. Onlar bize Allâh’ın emânetleridir. “…Sen onları simâlarından tanırsın…” (el-Bakara, 273) ayetine kulak veren Mü'minler ihtiyaç sahibi olmasına karşılık bir şey isteyemeyen kalplerin olduğunu da bize haber veriyor.

Îsâr Nedir?

Îsar nedir ve ne anlama geliyor? İslam Tarihinde îsar örnekleri...

İsraf ve Cimrilik

İsraf ve cimrilik ne demektir? Dinimiz israf ve cimrilik ile ilgili ne buyurmaktadır?

Gerçek Fakirleri Nasıl Buluruz?

Sadakayı, ona en lâyık olana vermeye çalışmak, mühim bir infak âdâbıdır. Yani işin kolayına kaçıp rastgele vermek değil; “Onlar ki zekât vermek için faâliyet gösterirler.” (el-Mü’minûn, 4) âyetinde işâret edildiği gibi, hakkın tam yerini bulması için, bir ibâdet vecdiyle, ciddî bir emek sarf ederek verebilmektir.

Bir Altın Yüz Bin Altından Daha Makbul

Aşırı tüketim, oburluk, lüks, gösteriş gibi israflar, sahâbe neslinin tanımadığı bir hayat tarzı idi. Onların zenginleri ağniyâ-i şâkirîn, fakirleri de fukarâ-i sâbirîn idi.

Her İnsan Bir Devlet Olursa

Öyle insanlar gelmiştir ki bu cihâna, tek başına bir devlet gibi yardım vazifesi görmüştür. Kimdir vakıf insan; Malını ve canını, yâni sâhip olduğu her şeyi Allâh yolunda cömertçe bezleden güzel insan…

Esas Fakir Kimdir?

İslâm, ihtiyaç sahiplerinin, başkalarından bir şey istemelerini yasaklamamakla birlikte, ahlâkî bakımdan tasvip de etmemiştir. Utanmaksızın her önüne gelenden istemeyi huy edinenlerden Cenâb-ı Hak Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle bahseder: “Sadakalar hakkında sana dil uzatanlar vardır. Onlara verilirse hoşnûd olurlar, verilmezse, hemen öfkeleniverirler.” (et-Tevbe, 58)

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.