vakıflar

Sevabı Kesilmeyen Üç Amel

Vakıf, Yaratan’dan ötürü yaratılmışlara merhamet, şefkat ve sevginin bir tezâhürü olan infâkın devamlılık arz ederek müesseseleşmesidir. Bu da bir malın Allâh’a adanmasını, yâni temlik ve temellükten[1] men olunarak, ebediyyen mânevî bir gâye için kullanılmasını ifâde eder. Gâye ise, bütün mahlûkâtın muhtaç olanlarına cömertçe ikramda bulunmak, şefkat ve merhametle yaklaşarak, Cenâb-ı Hakk’ın rızasını kazanabilmektir.

Osmanlı'da Kurulan Vakıflar

Osmanlı’da kurulan vakıfların çeşitlerini ve hizmet sahaları nerelerdir?

Kesintisiz Hayır Çeşmesi

Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından hazırlanan 4 Mayıs 2018 tarihinde tüm Türkiye'deki camilerde okunan Cuma hutbesinin konusu "Kesintisiz Hayır Çeşmesi Vakıflar" oldu.

Osmanlı’nın Harameyn Vakıfları

Osmanlı döneminde Mekke-i Mükerreme ve Medîne-i Münevvere’de hizmet vermek üzere binlerce vakıf kurulmuştur…

Hanım Sultanların Günümüzde Yaşayan Tarihî Mirasları

Tespit edilebilen 26 bin küsur vakfa sahip olan Osmanlı Devleti'nde, hanımların vakıflara yönelik katkısı da azımsanamayacak kadar fazla idi. Bir vakıf medeniyeti olan Osmanlı'da, hanım sultanların vakıflar aracılığıyla yaptırdığı yüzlerce cami, medrese, dâru'ş-şifa, hamam gibi eserlerin önemli bir kısmı da günümüze intikal etmeyi başardı. İşte o tarihî eserlerden bazıları... Nur Banu Valide Sultan

Hayır Kurumlarına Vekâlet Vererek Kurban Kesilebilir mi?

Ahmet Hamdi Yıldırım, hayır kurumlarına vekalet vererek kurban kesilip-kesilmeyeceğini anlatıyor.

Vakıf Kurmaktaki Esas Gaye Nedir?

Va­kıf te­si­sin­de­ki esas gâ­ye, Al­lâh’ın rı­zâ­sı­na nâ­il olup âhi­ret se­lâ­me­ti­ne er­mek­tir. Tâ baş­lan­gı­cın­dan be­ri va­kıf­lar, bu min­vâl üze­re ku­rul­muş ve ay­nı şe­kil­de de­vam et­miş­tir. Öy­le ki bu gâ­ye, «et-ta­kar­rub ilâl­lâh» (Al­lâh’a ya­klaşmak) şek­lin­de ve­ci­ze­leş­ti­ril­miş ve vak­fın sıh­hat şart­la­rın­dan bi­ri ola­rak ka­bul edil­miş­tir.

Ecdadımız Hangi Gayelerle Vakıflar Kurmuştur?

Vakfiyelerde hangi maksatlar için vakıf yapıldığı belirtilmiştir.

175 Yıllık Cami Yeniden İnşa Edildi

Yangında tamamen yanan ve ahşap sanatı açısından yöresel mimarinin bir çok özelliğini bünyesinde barındırması sebebiyle nadide eserlerden olan tarihi cami, yeniden inşa edilerek ibadete açıldı.

Günümüzün En Büyük Hizmetleri

Kardeşlik ve dayanışma duygularının zayıfladığı, ictimâî huzur ve sükûnun giderek kaybolduğu, kin ve husûmetin çoğaldığı cemiyetimizde bugün ciddî bir infak seferberliğine ihtiyaç vardır. Bu infak seferberliği, hem kendimiz hem de yavrularımız için çok ehemmiyetlidir.

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.